Evet, elli sene önce bugün, üç kafadar; ortak aldığımız bir araba ile Avrupa yollarına düştük.

Fikir, Rahmetli Halit Hamoğlu'na aitti.

Halit Hamoğlu 1965 yılında bizim, marangoz esnaflığından, kiremit sektörüne geçişimizi kolaylaştıran kişidir.

Üçüncü arkadaşımız Hasan Özsaraçoğlu (O zamanlar, biz kendisine Saraç Hasan diyoruz) yani o da saraç esnaflığını bırakıp belli bir süre çeşitli sektörlerde faaliyetlerde bulunduktan sonra Halit Hamoğlu'ndan ilham alarak kiremit sanayine giriş yapan isimlerden birisi idi. Geçiş sürecinde kendisine Halit Hamoğlu'nun fikri yardımı çok olmuştur. Rahmetli Halit Hamoğlu'nun bu konuda yatırım yapmak isteyen daha bir çok girişimciye desteği olmuştur.

yılının 20 Aralık günü yola çıktığımıza göre benim 5 senelik, Saraç Hasan'ın 4 senelik kiremit sanayi deneyimi ve birikimimiz olmuş oluyor. Halit Hamoğlu'nun sanayiciliği on seneyi geçmiş durumda idi. Hem bu durumdan, hem de girişimin fikir babası olması bakımından, liderimiz Halit Hamoğlu oldu.

Gezimiz mesleğimiz ile ilgili inceleme arzusundan kaynaklanıyordu. Aynı zamanda sektörde başarılı olmuş bir görüntümüz vardı. Avrupa'da daha ileri teknolojiyi görüp ülkemizde uygulamak istiyorduk. Gerekirse birlikte bir şirket kurup, örnek bir tesisin sahibi olmayı planlıyorduk.

Bu girişimimiz çok takdir gördü.

Hatta yola çıkmadan bir gün önce, Çorum Milletvekili Rahmetli Abdurrahman Güler, Meserret otelinde bize kahvaltı verdi ve "Sizin bu seyahatiniz, ülkemize bazı yeniliklerin gelmesini sağlayacaktır" dedi.

Bugünden geriye bakıldığında bir çok yanlışımız olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Esasında bir çok yanlışımızı sonradan fark edebildik.

Merak edenler için bunlar nelerdi açıklayalım;

•Önce yola çıkış tarihimiz, Avrupa'da Noel tatilinin başlama günlerine denk geliyordu. Aşağı yukarı bir aya yakın bir süre iş girişiminde bulunmamız mümkün değil gibiydi.

•Yurt dışına döviz çıkarma haddi 200 dolar ile sınırlıydı. Yurt dışında yaşayan tanıdık işçilerden ödünç para alma imkânımız vardı ama bizim ne alabileceğimiz belli değildi. O bakımdan uzun süre seyahati göze alamazdık.

•Arabamızın bagajını, ekmek, konserve ve limonla doldurduk. Sanki Eskimolarla görüşmeye gidiyorduk.

•Halit Hamoğlu yurt dışına gitmek isteyen işçilere satılmak üzere hazırlanmış İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca kitaplar almıştı. Ayrıca 18 yıl önce ameliyat olmak için İngiltere'ye gittiğinden kendisini deneyimli görüyordu. Elinde kitapla konuşmak istediği adamın karşısına gidiyor, bir şeyler sormaya çalışıyor, soramıyor, sonra kitabı tekrar karıştırıyor, bir şey bulamıyordu. Ardından kitabı karşısındaki adama veriyor, bu defa kitabı o adam karıştırıyor. Ama bir türlü çözüm bulunamıyordu. Bu manzara ise bizi çok güldürüyor, bunalmış olan Halit Hamoğlu bize dönüyor, "Gülüp duruncaya kadar gelip te yardım etsene" diyor, aramızda tatsız bir gerginlik oluşuyordu.

Olaylar böyle gelişirken biz de bu pozisyonu bize hazırlayan, ayrıca meslekte ustamız olan insana gerekli saygıyı göstermez oluyorduk. Aslında yanlış yaptık, Türkiye'ye küskün döndük.

Ahmet Rahmi Bacıoğlu, Almanya'da eğitim gördüğü yıllarda temsilcilikler almış, Türkiye'ye çok kiremit tuğla tesisi veya makinesi satmıştı. İki senede bir iş gezileri düzenliyor, fabrikaların gezilmesini sağlıyordu.

Bizim yapmamız gereken bu gezilerle işe başlayıp, ekibin ülkemize döndüğü zaman onlardan ayrılıp, kendimiz için kararlaştırdığımız incelemeyi yapmaktı.

* * *

Seyahatten sonra yurda dönünce Rahmetli Halit Hamoğlu benimle olan küskünlüğünü sürdürdü. Turhal'a gelip özel müteşebbis yatırımlarının artmasını isteyen Belediye Başkanı ile görüştü:

"20 kişi birleşin, yüzer bin liradan iki milyon lira toplayın size fabrika kurayım. Bir senede kendisini amorti edecektir" dedi...

Ancak bu yatırımda başarılı olamadılar. O tarihlerde kurulup ta zarar eden ender fabrikalardan birini kurdular.

Biz de bu küskünlükten zararsız çıkmadık.

Ayrıca, Tekirdağ'da ağabeyinin oğlu Ahmet Hamoğlu ile kurdukları ortak farika vardı.

Biz de Tekirdağ'a rakip fabrika kurduk. Aslında o fabrikadan biz de bir şey kazanamadık. Tekirdağ'da yapmış olduğumuz yatırım onların ortaklığının bozulması ile sonuçlandı.

Ayrıldıktan sonra, Ahmet Hamoğlu yatırımlarını büyük oranda genişletti, ancak Rahmetli Halit Hamoğlu bir daha toparlanamadı.

* * *

Yazımız bir bakıma dedikodu çağrıştıran, pek gerekli bir yazı olmadı ama bir bakıma göre de benim zaman zaman kullandığım;

"İyi münasebetten iyi sonuçlar, kötü münasebetlerden ise zararlar doğar!" kuralını, yaşanarak ispatlayan bir yazı oldu.

Temelde anlatmak istediğim bir zamanlar herhangi bir dil bilmeden Avrupa veya başka ülkelere gitmekte zorlanan Türk iş insanlarının günümüze baktığımızda geldiği noktayı iyi irdelemesidir. Çünkü, Türk iş insanları bugün dünyanın her yerine çantasını alıp rahatlıkla gidebiliyor, ortaklıklar kurabiliyor ve şirketler satın alabiliyor, iletişim ağları oluşturarak bizim araçla günlerce, kilometrelerce yenilikleri görmek için çıktığımız yola artık tek düğmeye basarak ulaşabiliyorlar. Ben bu durumu geçmiş ile kıyasladığımda Türk iş insanlarının geldiği noktada kendilerini şanslı görüyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.