Yıl 1968, arkadaşımızın kaplumbağa VOS VOS arabasıyla iş gezimizi bitirdik, dönüyoruz. Ankara’ya girdik, kar yağmaya başladı.

Arabanın cam sileceklerinden şoför tarafındaki çalışmıyor.

Karanlık bastırdı. Tamirciler kapalı.

Hacıbey diye iyi bir kebapçı var. “Karnımızı doyuralım, sonra çaresine bakarız” diyerek kebapçının yolunu tuttuk. Vakit geç olduğundan son müşteri bizdik.

Kapının önünde boş portakal sandığı duruyordu.

Arkadaşlara “Siz kebapları ısmarlayın ben arabayı tamir edeyim.” dedim.

Lokantadan bir bıçakla 30 cm. kadar ip aldım. Portakal sandığından ince cetvel gibi bir çubuk kestim. Bu çubuğa cam sileceklerini birbirine bağlamak suretiyle kaymaması için çentikler açtım. Çentikleri sileceklere kumanda eden mafsallara oturtup iple bağladım.

Çalıştırdığımda harika görev yaptığını gördüm.

Kebaplar masaya gelinceye kadar işi bitirmiştim.

Yoğun yağan kara rağmen neşe içinde Çorum’a vardık.

* * *

1974 yılı,

1973 model 220 tip Mercedes arabamla İzmir’den Aydın’a gidiyorum.

Arabada hız azalması başladı. Hızım saatte 55 km ye kadar düştü.

Benzin filtresinden, karbüratöre yakıt gelmiyor diye şüphelendim ama öyle bir sorun yoktu.

üst kapağını söktüğümde; diyaframının yırtılmış olduğunu gördüm.

Arabamın bagajında yurtdışından getirdiğim kataloglar vardı.

Bir tanesinin plastik kapağı yumuşak, yani işimi görecek nitelikteydi.

Tırnak makası ile kestim. Diyaframın şeklini verip, yerine taktım.

Arabam jet gibi oldu. Sorunsuz olarak Aydın’a gidip İzmir’e döndüm.

* * *

Şimdiye kadar anlattıklarım bugün için demode sayılabilir.

Her tarafın araba servisleri ile dolu olduğu düşünülebilir.

Artık telefonla imdada yetişen gezici servisler bile var.

Son olarak, daha yaygın, yurtdışında insanları bunaltan bir konuya bulduğum çareyi anlatarak yazımı bağlıyorum.

Yurt dışında tuvaletlerin klozetlerinde taharet için su bulunmuyor. Bazılarında banyo, duş armatürleri spiral hortumla bağlı olup da klozete ulaşıyorsa temizlik yapılabiliyor. Yoksa sadece kağıt temizliği ile yetinmek zorunda kalıyorsunuz. O da benim gibi huyluları tatmin etmiyor.

Ayrıca klozette tas veya şişe suyu kullanmak, alaturka tuvaletteki kadar kolay olmuyor.

İnsan klozete oturunca arkasında 1.5 litrelik pet şişenin sığacağı kadar boşluk kalıyor.

Pet şişenin tabana yakın yüzeyine kuş gözü büyüklüğünde bir delik açılıp da, su ile doldurduktan sonra, kapağını sıkıca kapatınca, su delikten akmıyor.

Şişenin deliği klozetin ortasına bakacak, suyunu klozetin ortasına akıtacak şekilde konulması gerekiyor. Oturduğunuz yerin arkasına koyup da temizlenme zamanı şişenin kapağını gevşetince, taharet musluğu gibi akıyor. Suyun ayarı kapağı gevşetip sıkarak yapılıyor ve çok rahat bir şekilde taharetlenebiliyorsunuz.

*

Yukarıda anlattığım araba tamirlerinde sadece kendi işimi gördüm, yolda kalmadım ama pet şişe işinden tuvalette faydalananlardan çok dua ve övgü aldım.

Ünlü bir devlet büyüğümüzün “ Demokrasilerde çare tükenmez.” sözü topluma mal olmuştur.

Ancak yazımı dikkatle okuyanlar; o söz söylenmeden önce de benim “Yaşantıda çare tükenmez.” yaklaşımı içinde yaşantımı sürdürdüğümü anlamışlardır.

En güzel günler sizlerin olsun.