Konuk yazarlarımız söyleşi sırasında özetle şöyle dediler:

“Bugün Anadolu kentlerinde bu tür sanatsal etkinlikleri gerçekleştirmek oldukça zor... Bugün burada kotardığımız bu etkinlikte Sayın Valimiz Mustafa Yıldırım’ın tutumu gerçekten övgüye ve takdire değer nitelikte. Gönül ister ki tüm illerimizin valileri sizin valiniz gibi sanata kültüre duyarlı, aydın yöneticiler olsun. 2000’li yılların eşiğinde Çorum'un var olan bu sanat ve kültür potansiyelini çok iyi kullanıp iyi değerlendirirseniz bölgenizin sanat ve kültür merkezi yapabilirsiniz. Yeter ki sanat ve kültür değerlerine sahip çıkınız.”

İnsan böyle durumlarda zamanın nasıl geçtiğinin bile ayırtına varamıyor. Çabucak akşam olmuştu. Çağrılı konuklarımız bizleri tek tek kutlayarak ayrıldılar. Programınız da, rahmetli Şükrü Gümüş'ün mezarını ziyaret etmek de vardı. Hava kararmadan ziyareti gerçekleştirmeliydik.

Bizleri yalnız bırakmayan Uğur Pamuk ve Asuman Eker’in arabalarına doluşup Ulu Mezarlığa varıyoruz. Öncülük ediyorum. Şükrü'nün mezarını buluyoruz. Mütevazı mezar taşında (1948 -28.08.1984) yazıyor. Parantez içi bir yaşam... Ne kadar kısa. İrfan Yalçın, Şükrü Gümüş ve Erkan Yücel’in ölümleri üzerine bana yazdığı mektupta da dediği gibi; “Yeryüzünde bunca onursuz insan yaşarken, nice değerlerin gepegencecik yaşta ölüp gitmeleri ne değin acıydı. “Öte dünyası aydınlık olsun diyor” rahmet diliyoruz.

Oradan konuk yazarlarımızla birlikte Çorum Haber gazetesinin bürosuna çıkıyoruz. Mustafa Yolyapar bir anı olarak resimlerimizi çekiyor.

Dedik: “Ölümsüzleşsin bu neşeli, güzel an.”

Fotoğraf karesinde ışıkla durdu zaman.

O mutlu görüntümüz dondu kartın üstünde.

Coşkumuz sınırsızdı böyle güzel bir günde.

Akşam konuk yazarlarımızla birlikte sevgili Mehmet Yolyapar’ın davetlisi olarak şehir kulübünde yemekteyiz. Yaşanan ve yaşanmakta olan bu güzel günün mutluluğu, yüreklerimizden yüzlerimize yansıyor. Söyleşiyi bir ucundan yakalayan, bizleri de anlatılanların sarmalında alıp bir yerlere götürüyordu.

Sevgili Ahmet Özer'in Mahmut Makal’ın ve İrfan Yalçın'ın söyleşileri doyumsuzdu. Onlarla bir arada, bir sofrada bulunmak, aynı havayı solumak ve böylesine bir şenliğin güzelliğini yaşamak, müthiş bir sevinç ve mutluluk veriyordu bizlere.

Murat Tuncel, doğaldır ki ödüllü bir yazar olmanın sevinç ve heyecanıyla, Çorum'da yaşadığı güzellikleri yüreğinde Hollanda'nın Lahey kentine taşıyacaktı.

Sevgili Yolyapar da bir basın adamı olarak; bir sanatsal etkinliğin gerçekleşmesine verdiği katkının ve konuk sanatçılara Çorum'da ev sahipliği yapmanın onurunu taşıyordu. Yaşanandan yola çıkılarak, sanattan politikaya değin değişik konularda süren söyleşimiz boyutlanıyor, tatlanıyordu.

Konu konuyu açarken, Mehmet Yolyapar gazeteci kimliğiyle yaşadıkları ve tanık olduklarıyla birlikte 1980'de yaşanan Çorum olaylarını anlatıyor bir ara. “Kardeşi kardeşe düşüren böyle bir olayın, ülkemizin hiçbir yerinde bir daha yaşanmaması dileğiyle” diyoruz.

14 Kasım 1994 tarihli ÇORUM HABER’den…

(SÜRECEK)