Damadım Dr. Fatih, “Sandıklı Thermal Park Hotel’den 3 günlük yer ayırtmıştı. Eşimle birlikte beni de götürüp misafir ettiler.

1969 yılında İzmir’e Halit Hamoğlu ile birlikte bir iş seyahati için giderken, babası Şükrü Hamoğlu’nu Sandıklı’da kaplıca oteline bırakmıştık. Bu Sandıklı’ya ikinci seyahatim oldu.

Her ikisi de rahmetli oldular. Allah rahmet eylesin.

O zamanlar araba seyahatleri cep telefonu olmadığından sohbet ortamında geçiyordu.

Şükrü amcaya “Babamla ne kadar yaş farkınız var?” diye sorduğumda;

“Baban dünkü bebek! Ben 14’lüyüm.” demişti.

Babam 1318 doğumluydu. Yani Şükrü amca 1898, babam da 1902 doğumlu oluyor.

Hey on beşli on beşli

Tokat yolları taşlı

On beşliler gidiyor

Kızların gözü yaşlı

Türküsünün yakıldığı günlerin; insanları oluyorlar.

Bu gün sayıları çoğalmış olan çamur sıvayarak yapılan romatizma tedavisini ilk defa orada görmüştüm. Ağrıları artan Şükrü amca, haber almış, oğlundan tedavi için götürmesini istemişti.

Otele yerleştirdik. Akşam olmuştu. Yemeği otelin lokantasında yemek için pencere kenarında bir masaya oturduk. Çok güzel görüntü veren ay doğmuştu. Aya seyahat konuşmaları tazeliğini koruyordu.

“Şimdi buna çıktılar öyle mi?” dedi ve kendisine has gülümsemesini sergiledi.

Halit Hamoğlu; “Baba inanmıyon mu?” dedi.

“Get ulan get! Billur gibi nur. Şunun neresine çıkılacak?” diyerek bizi güldürdü.

*

48 yıl önce bugüne göre uzun süren, bozuk düzen yollarda sıkıntılı geçen geziler artık çok güzel geçiyor. Osmangazi köprüsünden geçerek bir buçuk saatte İstanbul’dan Bursa’ya ulaştık.

Geçen zaman içinde yollar gibi otelcilik de büyük aşama kaydetmişti.

190 odalı 574 yatak kapasiteli otelde şimdiye kadar başka otellerde göremediğim bin metrekareye yakın, direksiz, ferah bir lobi vardı. “Bu nasıl oluyor?” diye gece düşünürken uykumu bile kaçırdım.

Ertesi gün incelediğimde mimarın oteli birbirinin simetriği olarak iki grup binadan oluşturduğunu, gruplar arasındaki 30 metre boşluğa lobiyi yerleştirdiğini, yayvan bir kubbe ile işi direksiz çözdüğünü gördüm.

Ben enteresan çözümlerim hep hayranı olmuşumdur.

Zengin, çeşitli açık büfe sabah kahvaltısı ve akşam yemeği, çok ferah, geniş odaları, kaplıca otelinde bulunması gereken her çeşit teşkilatı ile son derece güzel bir oteldi.

Ülkemize bu tür eserleri kazandıran yatırımcılardan Allah razı olsun.

*

Dönüşümüzde yolun tamamlanmamış kısmı yüzünden yolu şaşırdık kendimizi Bursa trafiğinin içinde bulduk.

Trafikten kurtulup Osmangazi köprüsüne ulaşıp geçer geçmez yeni kurulan mağaza ve lokantaların bulunduğu yerde ünlü lokanta zincirlerinden birinde yemeğimizi yedik.

Lokanta salonu çok güzel ve ferahtı.

Masamıza bakan şef garson, cızbız köftelerini yememizi önerdi.

Lezzetliydi. Biz de zevkle yedik. Fazla sarımsak kokusu ve tadı da yoktu ama biraz zaman geçince köfteye kullanılan sarımsak hepimizi rahatsız etti.

Yol boyunca olsun, otelde kaldığımız zamanda olsun, sarımsak tadı ve kokusu daha belirgin sucuk yedik. Malum-u aliniz sucuk ve diğer et ürünlerinin bol çeşitle üretildiği yerler. Onlardan rahatsızlığımız olmamıştı. Ünlü markanın marka lokantanın köftesinden niye oldu?

Aklıma Taşköprü sarımsağının şöhreti, Çin sarımsağı dedikodusu geldi.

Güzel ülkemin, güzel nimetlerine sahip olmamızın gerekliliğini düşündüm.

En güzel günler sizlerin olsun.