Salim Savcı Hocam köşesinde yazmasa idi maalesef ben de unutmuştum. 12 Temmuz 2012 değerli âşık dostumuz Kemâl Özgür’ün, sonsuz özgürlüğe hicret ettiği gündür. 1943 yılında merhaba demiş dünyaya. Merkeze bağlı Palabıyık köyünde ilkokulu; Çorum’da da orta tahsilini ikmal eder. Özel hayatını bildiğimi söyleyemem ama 69 sene dolu dolu yani binbir sıkıntı ile yaşamış.
Kemâl Özgür, Müslüm Koygun (Cefaî) ve birçok Çorumlu âşık Allah vergisi ozanlık istidatlarını, rahmetli Abdullah Ercan ile geliştirmişler. Bunu hep söylerler. Bir hukuk adamı ve siyasetçi olmasına rağmen, Abdullah ERCAN, iyi bir edebiyatçı idi. Şiirleri bu zamanın insanlarının çoğunun yazamayacağı kadar seviyeli, edebî ve sanatkârane idi. Bu çağda divan şiiri havasında şiir yazmak, hele uydurukça yüzünden seviye kaybetmiş bu basit ve sığ Türkçe ile gazel, mesnevi, rubai, tardiye, tahmis, naat, kaside yazmak asla mümkün değil. Abdullah Ercan bizden bir kuşak önce olduğu için dili henüz bozulmamış. Bu yüzden 1997 de bastırdığı ŞİİRLER kitabında şahane, gazeller, mesneviler, rubailer, tardiyeler, tahmisler, taştirler, naatlar ve kasideler var. Bir lise edebiyat hocası gibi bizim âşıklara ders vermiş. Keşke derslere devam etse imiş. Bunu niye söyledim?
Kemal Özgür ozanlığa kabiliyetli birkaç şairimizden biridir. Ancak şu bilimsel gerçeği görmezden gelemeyiz. İstidatlar eğitim ve bilgi ile gelişir. Eğitim ve öğretim ile desteklenmez ise ya gelişemez ya da hepten körelebilir.
Kemâl Abi ve birçok Çorumlu âşık, Sanat Dostlarında, onbeş günde bir A.Ercan’dan çok ciddi ders almışlar. Ne yazık ki bu dersler yarım kalmış. Kemâl Özgür, bu eğitim ve öğretim noksanlığının farkında idi. Sık sık keşke biraz daha ders alabilseydik derdi. Hiçbir zaman (bazıları gibi) kendini büyük görmezdi. Evinde küçük bir kitaplığı vardı. Bütün şiirlerini bilgisayara geçirmişti. Ne yazık ki kitap yapma imkânı bulamadı. İnşallah evlatları bu hizmeti yerine getirir.
Kemâl Özgür, okumayı seviyor ve okuyordu. Geleneksel Alevî kültürü ile iktifa etmemiş, bir zat-ı muhteremden tasavvuf kültürü de almıştı. Hem mânevî eğitimi, hem kişiliği itibariyle, kibar ve olgun bir kişi idi. Akl-ı selim ile hareket eder, bulunduğu ortamda denge sağlardı. Sessiz, sâkin ama iyi bir gözlem ile olaylara bakar, hisse alır, hisse verirdi. Adı gibi kemâl ehli bir insandı. Kimseyi kırmayan ama asıl meziyeti, kimseye kırılmama olgunluğunu gösteren nadir bir kişiliği vardı. Gurur, kibir semtine bile uğrayamazdı. Sanat ve kültür adına yapılacak, hiçbir teklife mazeret beyan ettiğini görmedim. Yani iyi şeyler için, kendinden fedakârlık ederdi. Ederdi de bunu da dile getirip paye çıkarmazdı.
Ben böyle insanlara yüreği geniş, gönlü bol insanlar diyorum. Her olay, onların kişiliğini, kimliğini etkileyip, dengesini bozamıyor. Bir şeyleri sineye çekiyor geniş sinesinde o sıkıntıyı eritiyor da kimeyse belli bile etmiyor. Allah gani gani rahmet eylesin. Kabri nur, makamı âli olsun.
*
Takdir-i ilâhiye boynumuz kıldan ince ama eğer gençliğinde ekmek parası için nice zor işlerde paralanmasa; eminim ki sesini de, sazını da tüm yurda duyururdu.
Çünkü birçok imkânsızlıklara rağmen, sessiz ve sâkin şiirlerindeki derinlik bize bunu bakın nasıl haykırıyor?
Ne ağlar durursun divane gönül
Gözünün yaşını silen mi kaldı?
Ah-u figan edip gam çekmen niye
Hasta düşsen çare olan mı kaldı?
Sen bendini tuttun onlar bozdular
Ak yazıyom diye kara yazdılar
Medyumlar misali maval düzdüler
Uydurmadıkları yalan mı kaldı?
Ne mal kaldı cebinde ne beş para
Tertemiz anlına çaldılar kara
Sen kimi sevdin de açmadı yara
Yüzüne özünden gülen mi kaldı?
*
Hep kendi dertlerini söylemiyor âşık, halkın sorunları ile de dertleniyor.
Toplumun üstüne kara bulutlar
Çöktü çekilmiyor gör dedeciğim
Meyve vermez oldu elmalar dutlar
Bağdan el çektirdi har dedeciğim
Terör her tarafta ölüm saçıyor
Kimi şeriata yelken açıyor
Her yandan Avrupa ahkâm kesiyor
Görmüyor gözleri kör dedeciğim
Çağdaş uygarlığın özü kalmadı
Ârifin cahile sözü kalmadı
İlkelerin adı, izi kalmadı
Mertlere bu ülke dar dedeciğim
Türkün töreleri yitti kayboldu
Özgürlük bağının çiçeği soldu
Devlet kapıları yobazla doldu
Bu işte bir terslik var dedeciğim
Âşık olur da sevdalısı olmaz mı?
Kaç zamandır hasret kaldım yüzüne
Gel dersen uçarak geleyim güzel
Başını koy, bakam elâ gözüne
Dizlerim üstünde beleyim güzel
Keklik gibi taştan taşa sekersin
Deli çaylar gibi coşkun akarsın
Beni görür kaşın yıkarsın
Eğer meylin yoksa bileyim güzel
Ak ellere kına yak da al olsun
Al dudaklar şeker bal olsun
Yar kapına âşık Kemâl kul olsun
Adak eyle kurban olayın güzel
Şimdi moda oldu. İki tane Şems-i Tebriz romanı okuyan ehli tasavvuf oluyor. Kemâl Özgür öyle değil. Ocaktan çıkma, fırında yanma hakikat ehli. Aşağıdaki şathiyesi (Devriye) taklit ile yazılmış değildir.
AŞK UĞRUNA
Zerreden umman yarattım
Bir ilahî aşk uğruna
Sonsuza zaman yarattım
Bir ilahî aşk uğruna
Kenz-i mahfide yek oldum
Vahdette enel Hak oldum
Surete girdim çok oldum
Bir ilahî aşk uğruna
Nurumdan insan var ettim
Dünyaya sultan var ettim
Âleme irfan var ettim
Bir ilahî aşk uğruna
Âdemi dört şeyden derdim
Anamı babama verdim
Onlarla gerdeğe girdim
Bir ilahî aşk uğruna
Bahis kurdum şeytan ile
Âdem oldum düştüm dile
Kovuldum cennetten bile
Bir ilahî aşk uğruna
Nuh’un gemisini çattım
Yunus’la balıkta yattım
Lût kavmini irşat ettim
Bir ilahî aşk uğruna
İbrahim’e azap durdum
Beytullah’ta duvar ördüm
İsmail’i kurban verdim
Bir ilahî aşk uğruna
İshak, Yakup, Yusuf ile
Eyyüp’le çok çektim çile
Besledim kurtları bile
Bir ilahî aşk uğruna
Davutla mühür gezdirdim
Nefsime ferman yazdırdım
Birçok sultanlar dizdirdim
Bir ilahî aşk uğruna
Süleyman ile seçildim
Zekeriya ile biçildim
Yahya’yla yere serildim
Bir ilahî aşk uğruna
Bu âlemi çok devrettim
Musa ile koyun güttüm -
Deryayı asamla tuttum
Bir ilahî aşk uğruna
Öyle bir mucize verdim
Atasız Meryem’e vardım
İsa’yı çarmıha gerdim
Bir ilahî aşk uğruna
Hazretle miraç’a uçtum
Doksan bin kelâm danıştım
Kırklarla kaynadım coştum
Bir ilahî aşk uğruna
Küntü kenzim sırrı vahit
Âşıklar sadıklar şahit
İmamlarla oldum şehit
Bir ilahî aşk uğruna
Mansur’a yazdım yazıldım
Us presinde ezildim
Nesimî ile yüzüldüm
Bir ilahî aşk uğruna
Tahir’le deştim yaremi
Oldum bir aşkın veremi
Kül ettim dertli Kerem’i
Bir ilahî aşk uğruna
Ne buldumsa aşkta buldum
Bir cadıyı sebep kıldım
Ferhat’la dağları deldim
Bir ilahî aşk uğruna
Aşkın sırrın ben çözdüm
Kaderime kara yazdım
Mecnun oldum çölde gezdim
Bir ilahî aşk uğruna
Kemâl gerçek olan Hak’tır
Hak’tan başka sıfat yoktur
Bizler hayâl Hak, mutlaktır
Bir ilahî aşk uğruna
(4 Şubat 2010)