Her iki kitabı için de teşekkür ettim.

(Bu yazı dizisi hazırlanırken, adı geçen kitaplarının 21 Ağustos 1992 günü 30 kitap arasında “Nabi Üçüncüoğlu Şiir Birincilik Ödülü”nü aldığını sevinçle öğrenecektim kendisinden.)

.....

Zamanın nasıl geçtiğinin ayırdında değildik.

Saat 24.00’e geliyordu. Söyleşimizi yemek salonundan dışarıya, bahçeye taşıdık. Oradaki boş masalardan birine çevrelendik, oturduk. Osman Bolulu, Mehmet Yaşar Bilen, İsmail Gençtürk, İbrahim Dizman, Ali Balkız, İbram Erdem bir aradaydık. Birçok sanatçı dostumuz dinlenmeye çekiliyordu.

Osman Bolulu’yla Ali Balkız bir tartışmaya tutuştular. Biz arada dinleyiciydik. Tartışmanın konusu, geçen aylarda Ankara’da kurulan, Başkanlığına bir zamanlar “Türk Solu” ve “Türkiye Yazıları” dergilerini yöneten Ahmet Say’ın getirildiği “Edebiyatçılar Derneği” üzerineydi. Derneğin kuruluş biçimineydi tepkisi Ali Balkız’ın.

…..

“Bu dernek,” diyordu Ali Balkız. “Bazı yazarlara haber verilmeden, onlar yok sayılarak, bazı demokratik kurallar işletilmeden, oldubittiye getirilerek kurulmuş bir dernektir. Bu dernek yok saydığı bizleri temsil edemez. Böyle bir derneğin üyesi olmadığım gibi, üye olunmasına da karşıyım.”

Osman Bolulu ise:

“Bu derneğin kuruluş biçiminden haberim yok. Ben bu derneğe kurulduktan sonra üye oldum. Şu durumda yüzü aşkın üyesi var. Kuruluşunda, ya da işleyişinde demokratik kurallara aykırı bir durum varsa, bu, derneğin dışında kalınarak çözümlenemez. Önce derneğe üye olacaksın. Dernek içinde demokratik yöntemlerle mücadeleni sürdüreceksin. Ondan sonra kazanabilirsen, yönetime de girebilirsin, başkan da olabilirsin. Derneğe üye olmak, örgütsüz kalmaktan iyi değil mi?” diyordu.

Doğru söze ne denirdi. Biz de bu konuda Osman Bolulu’ya hak vermiştik.

Söyleşiler, daldan dala telden tele atlayarak sabahın üç buçuğuna değin sürdü. İlginç anılar, okunan şiirler, neşeli fıkralar zamanı doyumsuz kılıyordu. Özellikle Osman Bolulu’nu “saat” fıkrası unutulacak gibi değildi.

ANKARA KİTAP FUARI’NDA

Saat ikiye geliyordu. Standımız dolmuştu. Kitap imzası için biz de yerlerimizi aldık. Sırasıyla Gülten Dayıoğlu Ahmet Özer, Muzaffer Gündoğar, Osman Bolulu, Neriman Calap, Ahmet Uysal, Zekeriya Saka, Bilal Kayabay, Ali Ekber Danabaş, Halim Şafak, Abdullah Akay, Mustafa Gazalcı, Şevket Yücel ve İbrahim Oluklu’ydu kitap imzalayacaklar.

Edebiyatçılar Derneği ile Türkiye Yazarlar Sendikası Standı yan yanaydı yine.

Bu arada Osman Bolulu’yu buldum yanı başımda. Özlemle kucaklaşıp hal hatır soruştuk.

Çorum Haber gazetesinin ekinde çıkaracağımız kültür sanat dergimiz “Yazılıkaya” konusunda bilgi verdim kendilerine. Çok sevindiler. Başarılar dilediler imecemize. Çıkar çıkmaz da dergiyi beklediklerini söylediler.

“Elbette,” dedim. “Çıkar çıkmaz ileteceğiz tüm sanatçı dostlara. Bu tür sanatsal dergilerin, dost ilgileriyle yetkinleşip, olgunlaşacağını biliyoruz. Daha da önemlisi; uzun soluklu bir dergi olabilmesi için, bu imeceye katılmanın gerekliliğine de inanıyoruz.”

Osman Bolulu köy enstitüsü çıkışlı şair ve yazarlarımızdandı. Ödül almış şiir kitapları vardı. Kendisiyle ilk kez “Devrek Baston ve Kültür Şenliği”nde tanışmıştık. Saygı duyduğumuz, örnek kişiliğini takdir ettiğimiz bir ağabeyimizdi. Bulunduğu toplulukta sözüyle, söyleşisiyle, ilgi odağı olan bir güzel insandı. Sıcak yaklaşımı, esprili konuşmasıyla renk katardı bulunduğu topluma.

BARTIN KİTAP FUARI

Yıl 1999. Ekim’in ilk haftası.

Bir akşamüzeri Ankara’dan Mustafa Kademoğlu arıyor. 19-20 Ekim 1999 günleri beni, “Bartın 3. Kitap Fuarı”na çağırıyor; katılıp katılamayacağımı soruyor. “Çocuk ve Edebiyat” konulu bir söyleşiye katılacak, kitaplarımızı imzalayacakmışız. Olumlu yanıt vererek, çok önemli bir engel olmadığı sürece mutlaka katılacağımı belirtiyorum.

Belirlenen günde, yani 19 Ekim 1999 günü saat 10.30’da Ankara Otogarındaydım. Bekleme salonunda Osman Bolulu’yla karşılaşıyorum. O da Bartın yolcusu. Mehmet Aydın, Ali Dündar ve Mahmut Makal’ı bekliyormuş. Birlikte olacağımız için çok sevinmiştim. 1996 yılının Mayıs’ından bu yana da yüz yüze görüşememiştik. En son Ankara (TÜYAP) Kitap Fuarı’nda, Edebiyatçılar Derneği Standı’nda Ahmet Özer’in de içinde bulunduğu birçok sanatçı dostla birlikte kitaplarımızı imzalamıştık okurlarımıza.

Osman Bolulu’yla birlikte bir çay salonuna geçiyoruz. Gelen çayları yudumlarken bir yandan söyleşiyor, bir yandan da özlem gideriyoruz. Çok sürmüyor, Mehmet Aydın Hoca’mız geliyor. Onunla da, 1992 yılındaki Devrek Baston ve Kültür Şenliği’nden bu yana karşılaşmamıştık. Çok sevecen, duyarlı bir insandı. Yüreğinin sevgisi yüzüne yansımıştı. İçtenlikle hal hatır soruşup, birer çay da onunla birlikte içiyoruz.

Arabanın hareket saati geliyor kalkıyoruz. Mahmut Makal arabaya binmiş, bu arada Ali Dündar da geliyor. Sıcak hoş bir karşılaşma… Yerlerimize geçip oturuyoruz. Arabamız hareket ediyor. Ben M. Mahzun Doğan’la aynı koltuğu paylaşıyorum.

süre sonra Devrek’e varıyoruz. Sürücü bir sigara içimlik mola veriyor. Devrek Baston ve kültür Şenliği’nin eski canlılığını yitirdiğini duymuştum.

10 kasım 1995 günü İstanbul Tepebaşı Kitap Fuarı'nda ayaktakiler Bekir Baki Aksu, Ergun Evren ve Osman Bolulu'yla birlikteyiz.

19 Mayıs 1996 tarihinde Bartın Kitap Fuarı’nda Ahmet Özert ve Osman Bolulu ile kitap imzasındayız.

(SÜRECEK)