Kırma taştan, sıkıştırılarak yapılmış şose yollar, kıvırıla kıvrıla, dala çıka uzayıp giderdi. Her kilometrede varılan yolu belirleyen kilometre taşları vardı. Bunlar sağlam taştan, yontularak yapılmış,  üzerindeki rakam hariç, birbirinin kopyası sanat eserleriydi.
Yardımlaşılarak kaldırılacak yükle ilgilenmeyen biri olduğu zaman; “Sen de el atsana. Kilometre taşı gibi ne duruyorsun?” denirdi. Yani yaşantıda konuşmanın içinde olan bu taşlar tamamen ziyan edildi. Yaptırmaya kalksak; gelişmiş aletlere rağmen, onları yapacak ustayı bugün bulamayız.
Bu taşların bir tanesine sahip olmak için 30 yıldır uğraşıyorum…
Devamlı akan sokak çeşmeleri yanında, mescit önünde küçük meydanın ortasında soku taşı ile birlikte gurup oluşturur ve bu guruplar ana caddenin daha çok çevliklerin, ihtiyacını karşılayan üniteleriydi.
Müdür yardımcısı, otoriter resim öğretmenim rahmetli Reşat Eroğlu; sadece müdür yardımcılığı yapıp, resim yapmayı öğretmez, yaşantımızı da düzenlerdi. O yüzden bizim neslin el yazıları birbirinin kopyası gibidir.
En çok resminin yapılmasını istediği şeylerin başında sokak çeşmeleri gelirdi.
Evlerde su olmadığı için; bu çeşmelerden evlere su helkelerle (kova) taşınırdı. Su kaplarının dolmasını bekleyen insanlar; yağmurdan, güneşten koruyacak büyüklükte çatısı olan bu çeşmelerin kocaman taştan oyulmuş, yöresel olarak “oluk” denilen, Türkiye genelinde yalak denilen büyük teknelerinin boşaltma delikleri, büyük paçavra bezlerden oluşan tıkaçla tıkanıp doldurulduğu, içinde bir şeylerin yıkandığı olurdu.
Yine taş olukların iki yan yüzeyi yarım metre kareyi bulan olukların kenar seviyesinde düzlük oluşturan taşlarla kaplıydı. Bunların üzeri doldurulan su kaplarının veya yıkanan şeylerin konulmasına yarardı.
Genel olarak genç kızların dedikodu yapmasına da yarayan bu çeşmeler, gecenin geç vaktinde az da olsa, masum aşk kaçamaklarına zemin oluşturabilirdi, ama bu aşkların çoğu kızın 18 yaşını geçip de evde kalmaması için başka talibine verilir, aşkların başlaması ile bitmesi bir olurdu.
*
Antika sayılacak hem kilometre taşlarından hem de çeşmelerden tek örnek göremiyorum.
•Geçmişimize biz neden bu kadar vefasızız?
•Bu gün yapmaya kalksak; yapılması son derece zor olan şeylerin antika değerini niye anlıyamıyoruz?
Galiba bu da özel kültür istiyor, zamanla kazanmamız gereken kültürlerin oluşacağını düşünüyorum ama o zamana kadar çok kaybımız olacak!..
En güzel günler sizlerin olsun.