İki gündür ortalık çalkalanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu Bakan Ramazanoğlu’na biçimsiz laf etmiş. Kılıçdaroğlu’nun lafı, yorumlandığı anlama gelecek şekilde düşünerek ortaya koyduğunu düşünmüyorum.
Geçelim…
Yeni Anayasa gündemden düşmüyor. Zamanı değil, önemli ama ertelenmeli.
Geçelim…
Karşılıklı rahatsız edici tartışmalarla uğraşmanın zamanı değil.
Geçelim…
Çarşamba günü Özdemir Sabancı suikastçılarından olan İsmail Akyol’un ilk duruşması vardı.
Belçika’da yaşanan, toplu ölümlere neden olan terör olayının üçüncü gününde Fehriye Erdal görüntülendi. Katilleri binaya alan haspanın; keyfi yerinde olarak Belçika’da dolaştığı görülüyordu.
Burada duralım!..
Olay 9 Ocak 1996 günü gerçekleşti. Japon gazeteleri ertesi gün ‘Samuray Öldürüldü!’ diye üzgünlüklerini belirten manşetler attılar.
Menfur saldırıyı gerçekleştiren DHKP-C’nin başkanı Dursun Karataş; Belçika’da yaşıyor, istememize rağmen bize verilmiyordu. Zaten olaydan sonra Fehriye Erdal da Belçika’da görüldü, istendi ve Türkiye’ye iade edilmedi.
20 sene önce, günümüzdeki yöneticilerin hiç biri görevde değildi. Yani, AK Parti iktidarı yanlış politikalar güdüyor, teamüle aykırı, sert, kırıcı söylemlerde bulunuyor ve dostumuz kalmıyor, hatta herkes bize düşman oluyor yaklaşımı çok doğru değil.
Hemen yazayım; bütün politikacılarımızın kullandıkları dil, içte olsun, dışta olsun, sert ve rahatsız edici. Önce bunun düzelmesi lazım. “Ne söylediğinden ne şekilde söyledin daha önemlidir!”
*
Biz devam edelim…
Belçika ve Avrupa’nın bazı ülkeleri Türkiye’ye karşı eylemde bulunan teröristleri haklı buluyor ve destekliyor.
Olay da Sabancı örneğinde görüldüğü gibi yeni değil. Bilhassa PKK’nın Avrupa’da eylem yapmaması, terörist kapsamına alınmamasında rol oynuyor. Ayrıca Avrupa’da Kürtlerin hak ve özgürlükleri ile PKK arasında doğrudan bir illiyet kurmaya çalışıyorlar.
Bu durum terörü çözmemizde çok büyük bir engel olarak karşımıza çıkıyor.
Ayrıca.
Türkiye’de bir kesim muhalefet te batıdan daha ön yargılı. İçerdeki doğrudan Cumhurbaşkanlığı düşmanlığı üzerinden yürüyen kavga ülkemize zararlı oluyor.
Bu hep böyle oldu. Ne Süleyman Demirel’in Morrison Süleyman’lığı ne de Turgut Özal’ın davul patlatan Jaguarı kaldı.
Şimdi kabullenmesi zor yeni bir moda çıktı. Muhalefet etmeyi yurtdışına da taşıdık. İdarecileri ve devleti de yabancılara şikâyet ederek; Batı’nın hakkımızdaki ön yargılarını körüklüyoruz.
Halbuki; daha önce yazdığım gibi Rahmetli İsmet İnönü, Adnan Menderes başkanlığındaki heyet Londra’da iken, “Muhalefet etmeyi Türk heyeti Türkiye’ye dönünceye kadar durduracağız!” şeklinde partisini uyarmıştır.
Duayen politikacı Churchill’in de; “İngiltere dışında, muhaliflerimiz aleyhinde konuşma yapmam!” dediği söylenir.
Terörün çözümü karşımızda Himalaya dağları gibi bütün heybetiyle duruyor.
Son günlerde şehit sayımızda büyük artış var. Biz, birbirimizle “dalaşma” olarak adlandırılacak sözleri bırakıp; çare aramaya bakalım.
En güzel günler sizlerin olsun.