Yazılışının geç kalması; idrak etmemde geç kalmaktan kaynaklanıyor. Geç idrak etmemde ise şartlarda değişimin geç oluşmasının etkisi büyük.

Mahmut Karacalı, 1970'li yıllarda ilk kez yaptığı vakum presi anlatırken; daha önce aynı tip makineyi yapmış, toprak sanayicilere de beğendirmiş olan Tosunoğlu'ndan daha güçlü makine yaptığını "Devlet tarla torağı kullanmayı yasaklarsa, o ağır toprakla ancak benim makinem başa çıkar!" diyordu.

Rahmetlinin anlattığı dağ toprağı kullanma olayı çok geç oluştu. Devlet yasağından önce tarla toprağı yetmez oldu. O yüzden şimdi bahsedeceğim önemli ayrıntıyı anlamakta geciktik...

1970 yılının başında biz Avrupa'daydık. Rahmetli Halit Hamoğlu, Hasan Özsaraçoğlu ile birlikte İngiltere'de, toprak sanayi fabrikaları kurucusu, ünlü bir firmadayız. Bizim istediğimiz 200 ton kapasiteli tesisin; "kuru veya yaş sistem"den hangisi olmasını istediğimizi sordular.

Biz o zaman böyle bir ayrıntı olduğunu bilmiyoruz; "Kuru sistem çok elektrik yakar. Yaş sistem istiyoruz!" dedik.

Firma yetkilileri de;"Yaş sistem daha çok elektrik yakar. İstediğiniz kapasite için, yaklaşık olarak saatte, kuru sistem 500 Kw elektrik harcarken, yaş sistem 700 Kw elektrik harcar" dediler.

Üçümüz de bu ayrıtının ne olduğunu anlayamamıştık.

Çalışmaya başlayalı bir haftayı geçmiş, ürettiği tuğlaları istedikleri kaliteye ulaştıramadıkları için satışa sunmamış fabrikayı gezmeye başladık. Biz her şeye hayran hayran bakarken bir gürültü koptu. Sorduğumuzda deneme üretiminde istedikleri kaliteyi tutturduklarını, kalitesiz buldukları ilk günlerin üretimlerini, çöpe dökmek için kepçeyle kamyona yüklediklerini anlattılar.

İlk dikkatimizi çeken ayrıcalık; fabrikanın yanında bulunan kömür ocağından aldıkları grizu gazını, yakıt olarak kullanmalarıydı.

Türkiye'ye döner dönmez, ilk işim çocukluk arkadaşım Maden Yüksek Mühendisi rahmetli Atilla Tüklek'i arayıp "İngiltere'den geliyorum. El oğlu, bizde ölümlere neden olan, grizu gazı ile tuğla pişiriyor, siz de mühendisim diye geçiniyorsunuz!"dedim.

Rahmetli de; "O işin, bizim mühendisliğimizle ilgisi yok. Türkiye'deki ocaklar o çapta gaz üretmiyor."dedi.

Fabrikada o zamana kadar görmediğimiz bir çok ayrıcalık vardı. En önemlilerden biri de çok elektrik tüketen makinelerden valslerin ve çekiçli kırıcıların olmaması, onların yerine kolergan ve elek kullanılarak elektrik tüketiminde büyük tasarruf sağlanması. Üstelik bu makinelerin bakımı valsler ve çekiçli kırıcılar kadar masraf gerektirmiyordu.

Şaşkınlıktan sormayı unuttuk ama kuru sistem denilen olay; hammaddeyi sulandırmadan elekten geçecek şekilde işlemek, elekle istenilen inceliği sağladıktan sonra su verilip çamur kıvamının elde edilmesiydi. Bu önemli ayrıcalık, çamuru süzme yolu ile arındırdığımız için ilgimizi bile çekmedi.

Günümüzde makine tuğlası rutubeti düşük, "Dağ Toprağı" denilen şistlerden üretildiği için, elek kullanışlı ve ekonomik makine olarak görev yapar hale gelmiştir.

Şimdi bize İngilizlerin verdiği ölçüyü ele alarak; elektrikten elde edilen tasarrufu hesaplayalım:

200 Kw saat az elektrik harcanır demişlerdi. Makine dairesi 8 saat çalışan bir fabrikayı örnek alırsak. Günde;

8 saat x 200 Kw = 1.600 Kw yapar,

Bunu yılda 9 ay çalışıldığını düşünürsek;270 gün oluyor.

270 gün x 1.600 Kw = 432.000 Kw yapıyor.

Yurt genelinde 200 fabrikayı bu sisteme dönüştürürsek;

200 Fabrika x 432.000 Kw=86.400,000 Kw oluyor.

Elektriğin önemli kısmını, ithal ettiği doğalgazla üreten bir ülke için küçümsenmeyecek bir rakam ortaya çıkıyor.

* * *

Durumu birlikte gözlemlediğimiz rahmetli Halit Hamoğlu ve Hasan Özsaraçoğlu, işin inceliğini fark etmeden öldüler. Zaten ben de yeni fark ettim.

Uyanık olmak ve elde edinilen bilgiyi çevremizdekilerle de paylaşmalıyız ki, ülke gelişmesine katkıda bulunulsun.

Diyanet ehli ne der bilmiyorum ama dünyamızda, işe yarar bilgiyi kendisinden sonra yaşayacaklarla paylaşmadan öbür dünyaya götürenlerin ahret hayatlarının zorlukları olabilir.

Bu konuyu bir hafta önce Metin Erişken ile telefonda yapmış olduğumuz son konuşmamızda "Bilginin de zekatı olmalı" diyerek bilgece özetledi. Ben de bu görüşe katılıyorum ve kendisine teşekkür ediyorum.

En güzel günler sizlerin olsun...