Son yaşanan doğalgaz, akaryakıt, elektrik zamlarından sonra eğer kitleler sokağa çıkıp protesto etmiyorlarsa bunun kerameti narkoz verilmiş insanlardır. Parti, sendika ve dernekleri yönetenler de o narkozun etkisinde olduğundan topluma önderlik edecek yapılar da yok hükmündedir.  Ankara halkı, zammı duyar duymaz sokağa çıkmış, ancak eski fiyattan doğalgaz almak için kuyruğa girmiştir. Sokağa çıkmanın gerekçesinin altını çiziniz lütfen…

 

Meclise gelen Büyükşehir Belediyeleri Yasa Tasarısı Türkiye’nin eyaletlere bölünme hamlesinin son ayaklarından biridir. Bu tasarıya “Bizim belde mahalle olmasın…” diye karşı çıkan anlayışa ne demek gerekir? Bu tasarı tam bir parça tesirli bombadır. Büyükşehir olan illerde köyler mahalle olacağından oralardaki jandarma karakolları da yerini polis karakollarına bırakılacaktır. Yani, tasfiye etmek istedikleri jandarma, satır arası bir hamleyle kesilip atılmaktadır.

 

İşçilerin kıdem tazminatı kaldırılırken sendikalardan gelen cılız ses de konfederasyonların başlarına geçirilen avro markalı AB çuvallarının başarısıdır. Ne demişler? Efendinin ekmeğini yiyen, kılıcını sallar”…

 

Amacım içinizi karartmak değil elbette, iç ve dış dinamiklerin kesitlerini vererek algı engelli anafordan çıkışın ışığını göstermeye çakışmaktır.

 

Attila İlhan’ın deyişiyle “dip dalga”, emperyalizmin kontrol edemediği toplumsal güçtür.

 

Narkozcu medyanın amiral gemisi, Türkiye TBMM'deki tezkere oylamasına kilitlenmişken (06 Ekim 2012), “hurriyet.com.tr” de okurlarına şu soruyu sormuştur.

 

"Hükümetin Suriye’ye sınır ötesi operasyon yapabilmek için Meclis’e gönderdiği tezkere hakkında ne düşünüyorsunuz?" (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21628610.asp)

 

Saat 09.00'da başlatılan ankete yüz binlerce yanıt gelmiştir. İşte çıkan sonuç…

18072665

Narkozcu medyanın bütün çabalarına rağmen dip dalga % 74 gibi baskın bir yüzdeyle savaş teskeresine “Hayır” oyu vermiştir. Emperyalizm dışarıdan, işbirlikçiler içeriden, üzerimize serpme ağ gibi atılan onca televizyon yayınına rağmen Türk milletinin şifrelerini hâlâ çözememek onları delirtmektedir.

Türk milletine verilen narkozu boşatmak, ona ulusal bilinci yeniden hatırlatmak için parti, sendika, dernek farkı gözetmeksizin oynanan oyunu anlatmak ve tam bağımsız Türkiye ortak paydasında Birleşik Cephe’ye katılımını sağlamak asal görevimizdir. Tıpkı Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı gibi… Günümüzün “Heyet-i Temsiliye”si Birleşik Cephe’nin Yürütme Kurulu olacaktır. Yerel şuralar toplayarak belirlenecek temsilcilerin için seçecekleri “Yürütme Kurulu” Kemalist Devrim’in yeniden ihya ve inşası görevini hayata geçirecek yapının adıdır.  

 Nihai hedef mi dediniz? Bu konuda sözü ezilen ulusların önderi Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım…

“Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiçbir renk, din, dil ve ırk ayrımı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim olacaktır.”