Ülkemizin geleceğine yön verecek; gençlerimizin ve çocuklarımızın 16 günlük sömestr tatilinin tam ortasındayız.

Bazı anekdotları gündeme almanın tam zamanı...

Atatürk'ün karatahta başındaki resmi görülünce Ata'ya "Başöğretmen" denilmeye başlanmıştı. Bu adlandırma Ata’ya çok yakışmıştı. Kurtuluş savaşından hemen sonra, bir gazeteci şöyle bir soru yöneltiyor kendisine:

- "Yurdu kurtardınız şimdi ne yapmak istersiniz?" Ata hiç duraksamadan gazeteciye:

- "Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır" şeklinde cevap veriyor.

Atatürk gezileri sırasında, mutlaka bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.

Bir gün Atatürk'ün yolu bir köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda genç bir öğretmen ders veriyordu. Atatürk sınıfa girince öğretmen, hemen dersi keserek kürsüsünü onun oturması için terk etti. Atatürk öğretmene:

- "Hayır siz hemen yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz! Eğer izin verirseniz biz de sizden dersinizle ilgili faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir."

Atatürk tarafından eğitimin ve öğretmenin önemine bu şekilde dikkat çekildiğini gözlemleyebiliyoruz.

Bir deee... Cumhuriyetin Atatürk tarafından anlatılışı var. Yeri gelmişken onu da buraya alalım:

"Erbabı Bilir...

Sıcak bir ağustos ayında öğle vakti. Atatürk Ulus'ta meşhur Karpiç lokantasında yine mutat şekilde cam kenarındaki masasına oturmuş, kafasında binbir düşünce, yoldan gelen geçenleri seyrediyor.

Yolun karşı tarafında yoldan gelip geçenlere, içindeki buzlu şurubun ısınmaması için meşinle kaplı sırtındaki parlayan bakır ibriğinden, beline bağladığı üç beş gözlü tahta bardaklıktan çıkardığı bardağı elindeki su ibriğinden döktüğü suyla şöyle bir çalkaladıktan sonra belini öne doğru eğerek doldurup müşterisine uzatırken, göğsündeki namı olan yazıyı bu kerre yüksek sesle uyumlu ve sattığı soğuk şurubunu da metheder bir üslupla; 'erbabı bilir...,erbabı bilir........,' diye bir ahenkle Erbabı Bilir’in bağırdığını duyan ve gören Atatürk, yanındakilerden Erbabı Bilirin yanına getirilmesini ister.

Atatürk'ün huzuruna ibriği sırtında ter sucuk için de çıkarılan Erbabı Bilir, biraz endişeli ve şaşkın!

Atatürk; Erbabı Bilir’e kendisine de bir bardak soğuk şurup verdikten sonra sırtındaki ibriği yere bırakıp kendi masasında karşısına oturmasını ister.

Bir an tereddüt eden ve adeta kendisini rüyada sanan Erbabı Bilir uyanık davranır, Ata'nın dediklerini yerine getirip karşısına sıkılarak oturur.

Atatürk garsonlara masaya onun için de bir servis açmalarını ister. Hoş beşten sonra Atatürk o emsalsiz zekasıyla halkın yeni ilan edilen cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini, algılarının ne olduğunu tespit etmek için Erbabı Bilir'e; 'Cumhuriyet nedir?' diye sorar.

Yerinde şöyle bir doğrulan ve adeta bir anda değişim geçiren Erbabı Bilir, 'Cumhuriyet; benim gibi bir garibanın Türk ulusunun kurtarıcısı olan Ata'sının masasında oturabilmesi, kısacası adam yerine konulmasıdır' der.

Bunun üzerine,

Atatürk karşısında duran yaverine; o mavi gözleri çakmak çakmak; 'Be hey çocuk, cumhuriyet maya tutmuş' diye bir çocuk sevinciyle bağırır...Kalkar ve gitmekte olan Erbabı Bilir'in ibriğini sırtına almasına yardım eder...

Kıssadan Hisse...

Evet , Cumhuriyet ; yurttaşın adam yerine konulmasıdır.

* * *

Sevgili gençler ve çocuklar Eğitim sistemimizin temelinin sağlam bir sisteme oturtulduğu bu iki örnekle berrak bir şekilde görülüyor.

Mükemmelliğe ulaşma arayışında, zaman zaman görülen aksaklıkları yine sizler düzelteceksiniz. Moralinizi bozmadan iyi birer fert ve yurttaş olma yolunda sağlam adımlarla ilerlemeye bakmanız gerekiyor.

Zaman zaman seslerini yükseltme imkânı bulan Atatürk düşmanlarına ben artık kızmıyorum. Bu durum minnet duygusunun gelişmemesinden ve seviye meselesinin düşüklüğünden kaynaklanıyor. Onların da seviyelerinin düzeleceği algılayamadıkları, bilince ulaşacakları günler gelecektir. Siz geçmişinize, kültürünüze ve geleceğinize sahip çıkmaya bakın.

En güzel günler sizlerin olsun.