Bir… Ordu-millet kavramı, insanlık tarihinde Türk toplumunun niteliklerinden biridir.

İki… Türk milleti için, yandaş medyanın kuşatmasında psikolojik savaşın çapraz ateşinde kalmasına rağmen TSK, yüzde oranı düşse de hâlâ toplumda en itibarlı kurumdur. 

Üç… Türk milleti indinde TSK’nin güvenilirlik yüzdesi, karşı devrimin 2002’de ABD’nin himmeti ve AKP marifetiyle iktidar edilmesi, Ergenekon tertibi ve ardılları Balyoz ve benzerleriyle itibarsızlaştırılmasının etkisiyle düşmüş, daha doğrusu düşürülmüştür. Ama yine de toplumda en itibarlı kurum Türk Ordusudur.

Dört… Çünkü Türk ordusu emperyalist ülkelerin orduları gibi aristokratların çocuklarından değil özbeöz milletin kendi evlatlarından oluşturulmaktadır. Özelleştirme hamlesiyle Türk Ordusu’nun milletle olan kan ve can bağı kesilmeye çalışılacaktır.

Beş… Emperyalizm şunu çok iyi bilmektedir ki Türk ordusunu saf dışı etmeden ne Türkiye’yi teslim alması mümkündür, ne de Ortadoğu’da istediği gibi at-eşek oynatması… İşte bu nedenle Türk Ordusu’nun Sevr Anlaşması’nda olduğu gibi tasfiyesi lazımdır.

Altı… Işık Koşaner Paşa’nın veda mesajı bu nedenle altı kırmızı kalemle çizilerek özenle okunmalıdır.

“Soruşturma ve uzun süreli tutuklamaların bir amacının da TSK’nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır”

Bu ifade, Işık Koşaner Paşa’nın karargâhta yaptığı bir konuşma kaydının basına sızdırılmasından da AKP’li Hüseyin Çelik’in Radikal gazetesine yaptığı TSK’nin dağıtılması tertibini açıkladığı beyanından da öncedir.

Yedi… Sınır ve sahil güvenliğinin TSK’den alınarak İçişleri Bakanlığı’na devredilmesi çalışmaları dört kol çengi devam eder, polise ağır silahlar verilir, özel ordu hazırlıkları yürütülürken, aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmekte, tersanelerine girilmekte, orduları dağıtılmakta, memleketin her köşesinde sivil işgal yaşanmaktadır.

Sekiz… 11 Kasım 1938’den beri iktidar olanların içinde bulundukları gaflet ve dalalet sonunda CFR’nin memorandumunu parti tüzüğü yapan, siyasi partinin iktidarı gerçekleştirilmiştir... Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini hatırlamanın vaktidir.

“Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”

Dokuz… Bu iktidarın başı değil midir BOP Eş Başkanı olduğunu 32 kez açıklayan… Ve daha vahimi ise, Dışişleri Bakanı iken ABD Dışişleri Bakanı Powel'la iki sayfa, dokuz maddelik gizli anlaşma imzalayan kişi, günümüzün Başkomutanı ve Cumhurbaşkanı'dır.

On… Millet, medya kuşatmasında her gün, 24 saat narkoz verilerek ve yalan haberlerle gerçeklerle dizi film senaryolarını ayıramaz hale getirilmemiş midir?

Toplumda sadaka ile geçinen her kesimden kalabalıklar özenle üretilmiş değil midir?

On bir… Muhalefet olan bitenler karşısında AKP ile özünde aynı ifadeleri söyleyen bir yapıya kavuşturulmamış mıdır?

Sivil anayasaya karşı çıkmam, hatta Komisyon'a üye gönderirim diyen hangi siyasi partidir?…

35 Madde'ye darbe bahanesi diye AKP’ye destek, hatta kaldırılması için önerge veren, ancak bu önergesi oylamaya sunulmayan kimdir?

Günün hangi vaktinde ne tarafa yalpa vuracağı belli olmayan bir muhalefete “majestelerinin muhalefeti”  demezsiniz de ne dersiniz?

On iki… Sendikalar mı dediniz? Onların başına da AB-D çuvalı geçirilmiş, ülkede olan biteni görmez hale getirilmişlerdir. Dilleri kesilip kulaklarına tıkılarak duymaz, konuşamaz bir haldedirler.

On üç… Demokratik Kitle Örgütleri mi dediniz? Onların da büyük bir çoğunluğu STK’laştırılmıştır. Bir diğer deyişle NGO… Gel de burada Birgül Ayman Güler’in STK’lar için “Sermaye Tabanlı Kuruluş” sözünü hatırlama… Biz hatırladık ve size de hatırlatıyoruz. Bu ifadesini Sayın Güler de hatırlar mı acaba? Kendileri şimdi malum Y-CHP'nin milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı'dır...

On üç artı bir…

Her ne hal ise… Görev, aşağıdan yukarıya doğru bir çalışmayla milleti her türlü etnik, dini, siyasi ayrılıkları öteleyerek birleştirmesi gereken, “söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” diyenlere kalmıştır.  

Sevgili dostlar, evet, işimiz zordur. Lâkin devrim süreçleri sarp ve dikenli yollarda azim ve kararlılık ister. Çalacağımız kapıların ardına kadar bizlere açılarak “Hoş geldiniz, iyi ki geldiniz…” vb ifadelerle karşılanmayacağımız mevcut şartların bir gereğidir. Ama eğer emperyalizmin boy çukurundan çıkmak istiyorsak, millete bu gerçekleri sabırla anlatmaktan, onu tek çatı altında “Tam Bağımsız Türkiye” şiarında birleştirmekten başka yol ve yöntem yoktur. Herkese kolay gelsin…