-2-
1982’den sonraki dönem:
Para akışı 1981 yılında 50 milyon dolara inerken, 1982
yılında ABD Türkiye’ye 50 yıllık dönemin en büyük parasal yardımını yapmıştır.
343 milyon dolar… Bu tarih bize 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan Anayasa
referandumunu hatırlatmaktadır.
Türkiye 1980 öncesi iç savaşa sürüklenmek istemiş, yaşanan
çatışma ortamıyla toplum psikolojik olarak darbeye karşı hazırlanmıştır. Öyle
ki “Şu anarşi bitsin, akan kan dursun da ne olursa olsun…” noktasında halk
darbeyi memnuniyetle karşılamıştır.
Burada Erol Manisalı Hoca'nın 1977’de İstanbul’da bir açık
oturumda karşılaştığı DPT uzmanı kişiden daha önce yazılarımızda söz etmiştik.
24 Ocak 1980 kararlarını hararetle savunan o kişi Turgut Özal’dır. Hem de Erol
Manisalı’nın “Bunlar partilerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin
olduğu demokratik bir ülkede uygulanamaz…”
diretmelerine rağmen.
Turgut Özal, 1980 darbesi sonrası ekonominin tek patronu
olmuştur. Anayasa referandumu sonrası “sivil” yönetime geçilince de ABD’nin
icazetiyle ANAP’ın kurucusudur. Bu dönemde Türkiye’nin küresel sermayeye
açılması süreci ve Batı'ya bağımlılığı tırmanışa geçmiştir.
1991’den sonrası:
1982’den sonra ABD’den Türkiye’ye yüklü bir para akışı
olmadığı görülmektedir. Ta ki 1991 yılına kadar. Bu tarihte ABD’nin Irak’a
müdahale ettiğini ve SSCB’nin yıkıldığını hatırlamalıyız. Rivayet “soğuk
savaş”ın bittiği günler, Çekiç Güç’ün Türkiye’de yuvalanmaya başladığı yıllar…
Bu dönemde ABD yardımı 225 milyon dolar olarak görülmektedir.
1993’den sonrası:
Dünya Bankası verilerine göre 1992’de Türkiye’den ABD’ye
olan para akışı 1993’de tersine dönmüştür. Bu tarihte Uğur Mumcu’ya suikast,
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis kaza süsü verilen bir suikasta kurban
gitmesi, Sivas Madımak Oteli’nde insanların yangın sonucu boğularak
öldürülmeleri ve Başbağlar katliamı… Ve 33 askerimizin PKK tarafından şehit
edilmeleri… “Ne tesadüf…” denemeyecek olaylardır.
1995’den sonrası:
Türkiye bu tarihte AB ile Gümrük İşbirliği anlaşması
imzalayarak açık pazar haline getirilmiştir. Bu dönemdeki ABD yardımları 100
milyon doların üzerindedir.
2002 sonrası Sivil Darbe…
2001 yapay krizi ile Türkiye ekonomisi çökertilmiş, Kemal
Derviş eliyle küresel çetelere teslim edilmiş, mevcut siyasi yapıda AKP için mıntıka
temizliği yapılmıştır. Bu dönemde yapılan ABD yardımı 145 milyon doların
üzerindedir. Bu süreç için “sivil darbe” sıfatı uygun görülmektedir.
Bu dönemden sonra AKP eliyle, Cumhuriyet kazanımları babalar
gibi satılacak, ulus devletin kurumları teslim alınacak, BOP Eş-başkanlığı
marifetiyle üniter devlet etnik temelde milliyetler üzerinden bölünmeye
çalışılacaktır.
2003’de Irak’ı Türkiye üzerinden işgal etmek isteyen ABD, 1
Mart teskeresinin TBMM’nden geçmemesinin şokunu atlatmaya çalışırken bölücü terör
tırmandırılmıştır. Amaç, tıpkı 12 Eylül 1980 darbesi öncesi olduğu gibi
toplumun psikolojik olarak çökertilmesi ve “Şu terör bitsin de akan kan dursun
da ne olursa olsun…” noktasına getirilmesidir. Bu süreçte anayasa değişikliği
için medya destekli kuşatma devam etmektedir. Bir taraftan da Türkiye mayın
tarlasına sürülmek istenmektedir. O mayınlı tarla Suriye sınırıdır.
Bu süreçte ABD’den gelen maddi yardım ne merkezdedir, sorusu
yanıtını beklemektedir. Ama Türkiye örneğin Libya’yı ele geçirmek isteyen haçlı
askerlerine çanta dolusu doları elden göndermektedir. Büyük Ortadoğu Projesi’ne
hizmette sınır yoktur Eş-Başkan ve şerikleri için…
Sırada ne vardır sorusu, belleğimizin bir köşesinde kayıtsız
ve şartsız mühürlenmek zorundadır... SURİYE…
ABD'den yemyeşil
dolarlar Türkiye'ye akış yapacak, cebinde 30.000 TL'si olmayan bu vatanın
gerçek evlatları, Eşbaşkan'ın görevini layıkıyla yerine getirebilmesi için,
kanlarını Suriye topraklarına dökeceklerdir.