Siz olayı basit görürseniz basitleşir. Yoksa hayatta basit iş yoktur. Her şeyin bir değeri vardır, yeter ki biz o değeri takdir edebilelim. Şimdi projemi anlatmaya sıra geldi sarınım.
*
Bu proje, 1996 yılında tertiplenen Garanti Bankasının “ YARINA DÖRT IŞIK PROJE YARIŞMASINA” katılmıştır. (Derece alamamıştır) Çevre Bakanı Sayın İmren Aykut’a ve İst. Büyük Şehir Belediye Başkanlığına gönderilmiştir. İmren Aykut’tan gelen cevabî yazıda, “Buna benzer bir çalışma başlatıldığını ancak BEŞ GÜN- BEŞ RENK bu uygulamanın fiziken mümkün olmadığı ilerde düşünülebileceği” söylenmiştir. İst. Büyük Şehir Belediye Bşk. Temizlik İşleri Müdürü Mustafa Çakır’a oda gönderilmiştir.
Çorum Valiliğinin çıkardığı “ÇORUM ÇEVRE DERGİSİ“29 Ekim 2000 sayı 8 de ve 8-11 Haziran 2005 de DOST HABER de yayınlanmıştır. Bu bilgiler 1996 ya ve İstanbul’a aittir. Aynı değerler kendi oranında Çorum için de geçerlidir.
*
BEŞ GÜN & BEŞ RENK ÇÖP TOPLAMA PROJESİ
Bugün çöpe attığımız her şey dün bir bedel ödeyerek aldığımız eşyalardır. Zamanla bozularak, eskiyerek ve kullanılarak yararlılıklarını kaybedince değeri sıfıra düşmekte hatta varlıkları bize külfet olmakta. Evlerden ve iş yerlerinden hiçbir disipline tabi olmaksızın çöp arabalarına iletilen bu külfet, belediyelere MAKRO DÜZEYDE yansımakta. Mademki bir zamanlar bunlara bir bedel ödedik bunların bir değeri var. Bu atıklardan bir bedel elde etmek hakkımızdır. Ve bu mümkündür.
Dünyamızın bize sundukları gittikçe kıtlaşmaktadır. Dünyamız gittikçe küçülmektedir. Buna mukabil insanoğlu çoğalmakta ve yoğaltmaktadır. 2000 yılının insanı hiçbir şeyi ziyan etmemeye ve kelimenin tam anlamıyla sinekten yağ çıkarmaya mecburdur. Bugün elimizin altında ne varsa hepsini ve her şeyi Doğa’dan aldık. Başka dünyamız olmadığına göre yarında bu değişmeyecektir. Doğanın bakir, yalnız ve termemiz olarak bize sunduklarını
1- Cam yaptık,
2- Demir yaptık,
3- Naylon yaptık,
4- Kâğıt yaptık
5- Bez yaptık
Ama bunları dünyamızın doğasına uygun iade etmedik. Sorun burada başlıyor. İstanbul’u baz alarak çöpün nasıl bir süreçten geçtiğine bakalım;
Son yıllara kadar, çöpler semtlerden haftada bir defa belli bir günde alınıyordu. Nüfusun yoğun olduğu semtlere haftada iki gün gidiliyordu. Toplanan çöpler 10-15 km.lik bir uzağa götürülüyor, açık araziye boca ediliyordu. Her türlü olumsuz etkiye ve tehlikeye açık, bu çöp dağları oluşuyordu. Bilinçsizce arama yapan bazı insanların sağlığı riske girmekteydi. Buralara dadanan bulutlar halinde araziyi kaplayan martılar ve diğer kuşlar tüm İstanbul’a bin bir türlü mikrobu ayaklarıyla ve dışkılarıyla yayıyorlardı. Bu mikroplardan denizler de, balıklar da nasibini alıyordu. Dolayısıyla tehlike tekrar insanımıza geri geliyordu. Yağmurlarla toprağa ve derelere ve denize sızan pis suların sebep olduğu görünmez tehlikenin boyutu hiç de küçümsenecek gibi değildi. Olası bir metan gazı patlama tehlikesi her zaman vardı.
Durum bu olmasına rağmen son yallara kadar başvurulan tek çare, yerleşim merkezi içinde kalan çöp döküm alanlarını 15-20 km daha uzağa (güya) şehir dışına nakletmek olmuştu. Uzak mesafe sayılan yerler bile zamanla yerleşim merkezi içinde kaldı. Meselâ, bir zamanlar Ümraniye’ye Yeni Sahra’ya dökülen çöpler, buraları yerleşim alanı olunca Maltepe’ye taşındı. 1975 den sonra Maltepe çöp alanı da yerleşim merkezi oldu. Bu defa Yakacık’a taşındı. O da olmadı. Şile’ye yakın boş bir araziye taşınması gündeme geldi. Şile halkı isyan etti. Eee artık gemilerle götürüp Rusya’ya dökecek halimiz yok.
Nihayet öyle bir durum meydana geldi ki, çöp dökecek YERLEŞİM MERKEZİ OLMAYAN YER KALMADI. Olsa bile kimse semtine yakın bir yere çöp dökülmesini istemiyordu. Çöp toplama merkezi ile döküm alanı arasında mesafe uzadıkça iş kaybı, maliyet ve zaman kaybı sorunları arttı. Artık gidecek yer kalmadı. Nereye gidecek olsanız, mutlaka yerleşim merkeziydi ve halkın duyarlılığı da artmıştı. Sağ olsun basın da işin üstüne gidince, çöplerin nereye konacağı ciddi sorun oldu.
*
Nihayet bugün uygulanan iki aşamalı sisteme gelindi: Çöp aktarma merkezleri kuruldu.
İSTANBUL YAKASINDA;
1- Yeni Bosna çöp aktarma merkezi
2- Halkalı çöp aktarma merkezi
3- Baruthane çöp aktarma merkezi
ANADOLU YAKASINDA;
1- Hekimbaşı çöp aktarma merkezi
2- Tuzla (Aydınlı) çöp aktarma merkezi
3 - Kadıköy çöp aktarma merkezi (Yapım aşamasında-1997 de açılacak)
… olmak üzere altı adet çöp transfer istasyonu kurulmuştur. Çöp kamyonları tarafından mahallelerden klasik tarzda toplanan çöpler bu çöp aktarma birimlerine getirilmekte, burada özel silolara dökülmektedir. Bir silo presleyerek 3-4 arabanın çöpünü almaktadır.
Dolan silolar derhal;
ANADOLU YAKASINDA, Şile’ye (40 km),
İSTANBUL YAKASINDA, Kemerburgaz’a (55 km) gibi bir uzağa götürülerek açık araziye özel bir sistemle boşaltılmaktadır. Vahşi depolama diye tabir edilen bu döküm işleminden sonra üzeri toprakla örtülmektedir. İleriye yönelik, üzerinde ağaçlandırma yapılması ve gaz sızıntılarından YAKIT ELDE EDİLMESİ planlanmaktadır. Bütün bunların hepsi olumlu gelişmelerdir. Ama henüz uygulama safhasına geçilmiş değildir. 1996 yılına kadar durum budur.
İSDAŞ’a bağlı olarak çalışan “Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme San. Ve Tic. A.Ş” adı altında kurulan bu özel şirketlerin faydalı çalışmaları olduğu bir gerçektir. Artık çöp dağları oluşmamaktadır. Her araba, her gün 100-140 km. yol yapmamaktadır. Transfer istasyonları yakın olduğu için bir araba günde 3-4 sefer yapabilmektedir.
Ancak;
Bu çalışmaların hepsi kısa bir süre sonra rantabilitesini kaybedecek ve dün ki sorunlar tekrar gündeme gelecektir. On üç milyondan fazla nüfusu barındıran İstanbul’un çöpü de İstanbul kadardır. Geçici çözümler değil kalıcı ve kazançlı çözümler gerekmektedir.
(SÜRECEK)