CHP’deki sular, rahmetli İsmet İnönü’nün koltuğu Bülent Ecevit’e devrinden sonra hiç durulmadı.

Rahmetli İnönü’den sonra nice genel başkanlar geçti, sonunda eczacı bir arkadaş CHP koltuğuna oturdu.

O gün siyaset dünyasında en çok sevinen kişi ise sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

Erdoğan ellerini oğuşturdu  ve  “en zayıf halka” olarak gördü hasmını…

Nitekim Özgür Özel, Erdoğan’ı haklı çıkaran hatalar batağına çok erken saplandı ve bata-çıka politika yapmaya çalışıyor.

En son Afyon Milletvekili Köksal, kendi şehrinden belediye başkanı adayı olarak yaptığı bir konuşmada, “Seçildiğimde Afyon Belediyesinin kapıları DEM hariç tüm partilere açık olacak” der mi?

Demiş bile…

“Gaf” deseniz herkesin aklıyla alay etmiş sayılırsınız.

“Siyaset” deseniz değil, karşınızda AKP’nin “goygoycuları” var ki partinin canına okur…

“Afyon’da Dem, CHP için büyük rakip” deseniz, değil çünkü Dem’in son seçimde aldığı oy binde 6 civarında.

Neresinden baksanız “tutarsız” bir söz…

“Gaf” değilse hangi amaca yönelik bu cümle kullanılmış…

Duruma müdahale eden CHP Genel Başkanı Özel işi “Dil sürçmesi” olarak geçiştirmek istemesin mi?

İster istemesine de CHP Afyon mebusu ve grup başkan vekili, yani Özel’in ve CHP’nin TBMM’deki vekili olan aday Burcu Köksal hanım ısrarla “sürçme değil” demez mi?

Der..

Bu topa, CHP İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu girmez mi?

Girer…

İmamoğlu Özel’e “ Bu kadını ya partiden ihraç et, ya da sözlerini düzeltsin”…

Şu tablo karşısında bana kimse “Bu siyasettir, olur böyle şeyler” demesin.

Demesin çünkü 1960 yılından bu yana bir gazeteci olarak siyasetin göbeğinde habercilik yaptım, politika arenasındaki tüm tartışma-kavga-hizipleşme- kulis manevralarına tanık oldum, ilk defa bir erin, Genel Kurmay Başkanına “emir” verdiğine tanık oldum.

İmamoğlu bence “yetki sınırlarını” aşmış değil, sıradan bir er iken 4 yıldızlı generalliğe terfi ettirmiştir kendisini…

Mesele DEM tartışmasının ötesinde bir vak’adır..

Hatta “politik bir taktik” filan da değil.

Afyon’dan milletvekili seçilmiş, TBMM üyeliğini iktisap etmiş…

Yetmemiş, CHP Grup Başkanvekilliğine seçilmiş…

Yani aynı zamanda CHP liderini, TBMM’de temsil etmeye hak kazanmış bir mebus…

Şunun şurasında 5 yıl İstanbul Belediye başkanlığı yapan, önümüzdeki günlerde ikinci kez seçilmesi oldukça zor olan biri, yani İmamoğlu eğer “haddini” aşmış ise -ki aşmış görünüyor- CHP “Tuzun çürüdüğü, koktuğu” noktaya varmış demektir…

Ortada “seçim taktiği” diye bir tartışma yok…

Yüzde yüz tepki vermesi beklenen, bu “ayrımcılığa “ karşı zehir zemberek açıklamalar yapması gereken DEM yöneticileri bile İmamoğlu kadar “sarf edilen yanlış sözlerin üzerinde tepinmemiş” iken…

İmamoğlu kendisini İstanbul Fatih’i mi sanıyor?

Biri çıkıp anlatmalı bu hazin tabloyu…