Günlerdir Afyon Belediye Başkanı hanımefendinin sözleri takılı duruyordu kafamda.

Yazmak için bir türlü fırsat bulamadım.

Kürt vatandaşlarımıza ilişkin sözleri öylesine akıldışıydı ki, CHP Genel Başkanı veya herhangi bir yetkili nasılsa Burcu Köksal’a müdahale eder diye bekledim.

Boşunaymış meğer beklemem…

Tık yok…

Sadece bu mu?

CHP’nin “kadrolu çıkıntı” belediye başkanı Tanju Özcan’ın da yabancı düşmanlığı izah edilir gibi değil.

Suriye’li sığınmacılara elinden gelse şehrin sokaklarındaki çeşmelerinden su içmelerini yasaklayacak.

Şimdi de bu kez tutmuş, sığınmacı öğrencilere takmış kafayı…

Yüksek öğrenim haklarını kullanan sığınmacı gençlere, kentte yaşam hakkı vermeyecek kadar ileri götürmüş önlemleri…

Seyahat özgürlüğünü dahi kısıtlayıcı yasaklar getirdi getirecek noktada açıkçası.

CHP Genel Merkezinden yine “tık” yok..

En son tam bir faşizan örnek, bu kez TV ekranlarına düşmez mi?

Yine Afyon Belediye Başkanı hanımefendi, takmış yanına belediye zabıtasını, Afyonkarahisar’ın sokak ve caddelerinde başlamış Suriye’lilere ait işyerlerini teftişe…

Teftiş değil, adeta baskın…

Başkan değil, Burcu hanım adeta eski Osmanlı Maliye Nazırı……

Ruhsatsız olduğunu önceden tespit ettiği işyerlerine beklenmedik anda, savunma almadan, para cezası kesmeden, doğrudan mühürlüyor.

Kameralar karşısında kırmızı mumlu damgayı kapı kilidine vuruyor… Adeta  “Burası Muz Cumhuriyeti” demeye getiriyor.

Yine CHP üst şürekasından “tık” yok…

Yazımı tam burada bitirmeyi düşünürken, değerli meslektaşım ve arkadaşın rahmetli  Aziz  Korkmaz’ın oğlu, gazeteci dostum Cevat Korkmaz’ın bir yazısı düşmez mi önüme?

Babasından tevarüs eden eleştirel gazetecilik yanına değer verdiğim Cevat Korkmaz şunları yazmış:

“Sığınmacı tanımını reddediyorum. Ben onlara mağdur diyorum. Tıpkı yetmişlerde, seksenlerde, doksanlarda yurdunu terk etmek zorunda bırakılmış Türkler-Kürtler gibi.

Okuyan çocuklarına ambargo koyarak, ekmek teknelerini mühürleyerek nereye varmak istiyorsunuz?

Tanju Özcan ve Burcu Köksal!

Kötü işler yapıyorlar.

Senin vatandaşının on bin liraya yaşamak zorunda bırakıldığı bu ülkede, Suriyelilerin mutlu olduğunu mu sanıyorsun?

Zafer Partisiyle başlayan bu düşmanlık, CHP’nin kriminal başkanlarıyla körükleniyor.

Bu yangından kimse mal kaçıramaz.

Bir yandan Gazze’ye ağlarken, burada yaşama tutunmaya çalışan mağdurları tahkim etmek en büyük zulümdür.

Birbirimize mi düşelim yani?

Biz altmış sene önce sığındığımız Avrupalılarla çok mu uyumluyduk?

Siz mağdurları insan değil de başka bir tür gibi mi görüyorsunuz?

Sekiz yüz bin çocuk doğmuş.

Ailelerin yasal hakları oluşmuş.

Nasıl göndereceksiniz?

Ülke olarak tahrik ve provokasyonlara yeterince bedel ödemedik mi?

Açın kapıları, bakalım kaç kişi kalacak?”

*

Hadi “Açın kapıları…”

Tabii böylesi “faşizan” görüş serdeden, insanlıktan uzak uygulamalarla adlarını duyuranlara, CHP üst yönetiminin de söyleyeceği sözler, alacağı önlemler olmalı…

Aksi halde CHP’nin “marjinal” faşist partilerden farkı ne olur ki?

Bu CHP üst yönetimi, AKP ve MHP’den devraldığı belediyelerin “kasa kontrollerinden” başka bir iş yapmayacak mı?

Bu mu sosyal belediyecilik?

Bu mu halkçılık?