ÇANAKKALE NASIL BİR ZAFERDİR?

Yanıtını verelim:

Türkleri ulusal bilince taşıyan ve gelecekte o ulusal bilinç etrafında yurtlarını savunma bilincini yaratan; Balkan Savaşları’ndaki ezikliği dirilişe yönelten büyük bir zaferdi Çanakkale Savaşı…

Türk Ulusu’na büyük bir özgüven kazandıran en önemli tarihsel olaylardan biriydi Şimdi bakışlarımızı Çanakkale cephesine yönlendirelim…

Orada, cephelerin hemen ardında yaşanan iaşe olayına gözlerimizi çevirelim. Nasıl örgütlenme ve çaba ile cephede savaşan askerin tok tutulabilmesi için ordunun arkasındaki olağanüstü çabayı anlamaya çalışalım:

1915 yılı Mart ayındayız…

Dünyanın en güçlü donanmalarından biri olan İngiliz Fransız ortak donanması, Çanakkale ve Gelibolu’yu denizden kuşatmış…Mavi suların üzerinde dev gövdeleriyle yüzen gemiler karaya doğru yönlerini dönmüşler ve uzun menzilli toplarını hedeflerine yöneltmişler. Kara kısmında ise Türkler kazdıkları mevzilerde ve tabyalarda ufku gözetliyorlar…

Denizde de küçük boyutlu hareketlilikler var; ama kara çok daha canlı ve renkli Bölgeye asker sevki sürüyor Boğaz büyük ölçüde büyük gemilerin trafiğine kapanmış. Ancak küçük deniz taşıtları boğaza girip çıkabiliyor. Karadeniz’de ise Rus donanması bütün ağırlığıyla ve unsurlarıyla bekliyor. Aralıklarla Türk donanmasına bağlı unsurlarla karşılaşıyor ve çatışmalar oluyor. Ancak Karadeniz bölgesinden deniz yoluyla Başkent’e ulaşım bütünüyle kapanmış gibi Kömür havzalarının denize açılan iskeleleri ile her türlü ürünün gemilere yüklendiği iskeleler Rus donanmasının baskısı altında…

Trakya Bölgesi’nde Edirne’ye kadar olan kısım bütünüyle seferberliğin en katı uygulandığı bölgelerden biri. Boğazın ağzını kapatmış olan Müttefik Donanması boğazı zorlayarak Marmara’ya girmek istiyor Ve Sultan’ın başkenti büyük bir endişe içinde… Bekleyiş sürüyor. Başkent kulağını çevirmiş, Çanakkale’den gelecek herhangi bir haberi bekliyor. Çanakkale’ye ve Gelibolu Yarımadası’na yığılmış yüz binlerce kişi, sivil yaşamdaki üretim uğraşılarından koparılmış ve bölgeye savaşmak için gönderilmiş… Yani üreten iken; artık üreten değiller Daha da ötesi, tüketen boyutuna geçmişler… Üreten azalmış; tüketen katlarca artmış. Onu da geçtik; ülke pek çok cephede savaşıyor…

Çanakkale’ye yüz binler gönderilmişken; aynı zaman diliminde Kafkas, Irak, Suriye ve Filistin Cephelerinde de başka yüz binler var…

Kalabalık kıtalarda görev yapan askerlerin her birinin üç öğün doyurulması, giydirilmesi var…

İçecek su nereden bulunur?

Bir hastalık varsa sağlık sorunları nasıl çözülür? Askerin morali, eğitimi ve duygu dünyası nasıldır? Öyle bir organizasyon kurmalısınız ki bütün bu sorunları usulünce çözebilmelisiniz.

Yalnız bir ürünü üretip, tüketenin kullanımına sunmak yetmiyor… Onu almak, ta cephelere kadar taşımak; depolamak, depo ortamlarında sağlıklı biçimde saklamak bunun yanı sıra düzenli olarak pişirmek ve cephede, siperin içinde görev yapan askerlere kadar sağlıklı biçimde ulaştırmak…

Servis etmek ve sonra da hemen öteki öğün için aynı şeyleri yapmak…

Çanakkale Bölgesi’nde 5. Ordu kurulduğu zaman, orduda görev yapan birliklerin gıda ve öteki gereksinimlerini sağlamak için, Levazımat Müdürlüğü kuruldu…

Bu müdürlük bu gereksinimlerin sağlanması ve görevlerin yerine getirilmesiyle uğraşacaktı…

Örneğin gıda alanında, gıda ürününü satın almak ya da yükümlülük kapsamında elde etmek ve depolara kadar ulaştırmak bu birimin göreviydi.

Gıda ve diğer gereksinim duyulan ürünlerin ya da malzemenin en uçtaki savaşan birliklere kadar ulaştırılabilmesi için menzil örgütleri kurulmuştu.

Bu menzil örgütlerinin ulaştırma işini gerçekleştirebilmesi için onlara bağlı olarak çalışan taşıma kolları oluşturulmuştu…

Bunlar deve kervanları, öküzlerce çekilen kağnılar ile at, katır ve eşek kollarından oluşmaktaydı…

Ancak bu yapı içinde yer alan her bir oluşumun da kendine göre gereksinim duyduğu kimi şeyler vardı:

Örneğin, alım ve taşıma işinin düzenli yapılabilmesi için gerekli paraya sahip olmak en önemli konuydu. Çünkü satın alma yöntemiyle iaşe maddelerinin edinilmesi için nakit para gerekliydi. Bundan ayrı olarak taşıma işinde kullanılacak deve, öküz, at, katır ve eşekler gerekliydi. Bu hayvanlar, bu zor zamanlarda önemli bir görevi yerine getiriyorlardı. Ancak onların kendilerine düşen görevi daha iyi yapabilmeleri için iyi beslenmeleri, sulanmaları ve barındırılmaları gerekliydi. Bunun ötesinde ürünün kaynağından alınıp, bu araçlarla tüketildiği yere kadar götürülmesi için gerekli düzenli yollara ihtiyaç vardı. Üzerinde büyük oyuklar oluşmamış, taşla toprakla kapanmamış, sel yarıklarıyla bağlantısı kopmamış yollar son derece gerekliydi.

Dere yataklarında güvenli geçit noktaları ve köprülerin kurulmuş olması son derece önemliydi. Yine bu yol güzergâhında herhangi bir saldırıya karşı güvenlik önlemi almak lazımdı, güvenlikli ve temel gereksinimleri giderebilecek dinlenme yerleri de bulunmalıydı.

Daha da ötesi, yolun sonuna gelindiğinde; içinde iaşe maddeleri olan çuvalları, denk yığınlarını, sandıkları ve kutuları yığacak ya da istifleyecek ambarlara ve depolara gereksinim bulunuyordu.

Bunlardan birisi yoksa zincir kopar ve yapılan iş, sona erdirilemeden bir anda buharlaşabilirdi.

O zaman da askerin aç ve susuz kalması büyük bir olasılıktı. Aç ve susuz kalan asker savaşamaz; bulunduğu savunma çizgisini koruyamazdı.Bu olasılık, imparatorluğun geneli olarak güvenlik gözler önüne getirildiğinde, tam bir felakete ve büyük bir yıkıma neden olabilirdi.

(SÜRECEK)