Mehmet Çavuş Çanakkale'deki askerimizin manevi gücünün nereden geldiğini de anlatır. Ali Galip Gençoğlu, Mülazım Mehmet Çavuş'la son karşılaşmasını anılarında şöyle anlatır:

- “Sene 1963. Rumlar Kıbrıs'ta Türkler'e katliam yapıyor, Türkiye müdahale edemiyordu. O dönemin başbakanına "Kıbrıs Türklerine sahip çıkın” diye bir mektup yazmıştım. Bir gün Yerköy'deki gazete büromun önünden geçen Mülazım Mehmet Çavuş'u büroma davet ettim. Başbakana yazdığım mektubu ona da okudum. İki gazi memleketin hallerini ve geçmişteki savaş yıllarını hasbıhal ettik. Bir ara duygulandı Mülazım Mehmet Çavuş:

- “Vücudumdaki yaraların miktarını bilemiyorum. Beni doktorlara muayene ettirin. Kanunun bahşettiği haklardan bana da bir hak tanıyın” dedim. “Duyan bile olmadı. Bir kurşunla vurulup gitseydim, şehit olmuş, hizmetlerimin mükafatını almış olurdum. Bu mukadder değilmiş. Hiç olmazsa şuracıkta ömrümüzü yoksulluktan kurtarmak istedim, buna da aldırış eden olmadı”

Ali Galip:

- “Ağam, harp madalyaların yok mu?”

Mehmet Çavuş:

- “Evet, vardır. Gerek harp madalyalarım ve gerekse İstiklal madalyam vardır. İç cebimdedirler. Madalyalara yakışır bir kılığım olmadığı için madalyalarım bana şeref değil bir utanç olduğu için iç cebimde taşımaktayım” diye cevap verir.

kahraman gazimiz 25 Ocak 1972 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşur. Bu vatana hizmet eden tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun diyoruz.

Fakat Mehmet Çavuş’un da dert yandığı gibi, Koca Seyit te hamallık yaparak yaşamını yitirdi. Ruhları şad olsun demekle sorumluluğumuzu üzerimizden atmış olmuyoruz!

SAVAŞTA ÖRGÜTLENEN KADINLAR

Türk Kadınları gurbeti çektiği kadar muharebeler arttıkça çare olarak örgütlenmenin yollarına gitmişlerdir. Sağlıkta, ekonomide, askeri alanlarda kurdukları cemiyetler ile yaraya tuz basıp milletinin hizmetinde yol almışlardır.

Konuyla ilgili bilgilere Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yer alan, Anzak askerlerinin Çanakkale’de siperlerde yazdıkları günlük ve mektuplarda rastlanmaktadır.

İşte Türk kadın savaşçılardan bahsedilen bazı mektuplarda yer alan satırlar…

The Age adlı Avusturalya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde yayınlanan, Avustralyalı Piyade Er J.C. Davies’in annesine yazdığı bir mektupta Türk kadın savaşçılarından şöyle bahsediyor;

“Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı.

Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu.

Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti.

Gerçi birçok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avusturalyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm.

Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk.

Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı.

Bu savaş korkunç…

“İngiliz Genaral C.F. Aspinall şöyle diyor

Çanakkale savaşları, olağanüstü şartların ve olağanüstü mücadelelerin savaşı olmasının yanı sıra; Türk ordusunun ve Türk milletinin dirilişinin başlangıcı, emperyalizmin gururunun kırıldığı yerdir.

Çanakkale Savaşı’nda bir ölüm-kalım mücadelesi veren Türk milleti, ordusuyla, basınıyla, istihbarat örgütleriyle, yardım cemiyetleriyle ve tüm unsurlarıyla (kadın-erkek-çocuk- yaşlı) büyük başarı kazanmıştır.

Ancak, Çanakkale’deki kanlı muharebeler, İngiliz General C.F. Aspinall’in ifadesiyle: “Türklerin çiçeklerini (yani geleceği olan gençlerini)” elinden almıştır.(2)

Çanakkale Cephesi için Anadolu’nun ve Osmanlı sahasının her yerinden birçok insan, gönüllü olarak savaşa katılmıştır. Hemen her haneden bir kişi cepheye gitmiş, köyler boşalmış ve geride kalanlar; anneler, cephedeki evlatları için seferber olmuşlardır.

Geride kalanların yaşadıklarını hiçbir zaman unutmadıkları bu muharebeler sırasında pek çok şehit verilerek Çanakkale Destanı yazılmıştır.

kadını, Çanakkale Savaşı sırasında gerek cephede, gerekse cephe gerisinde tüm gücü ile hizmet vermiş; cephede erkekle omuz omuza düşmana karşı savaşırken cephe gerisinde de çeşitli faaliyetleri ile savaşa destek vermiştir.

(SÜRECEK)