Gebe dağlar Türk doğurmaya

Devam ediyordu. General Hamilton

Gerçekten de 7. Tümen insan üstü süngü saldırılarıyla Fransızlara büyük zayiatlar verdiriyor, diğer tarafta 9. Tümen İngiliz kuvvetlerini şaşırtıyor, zekice yapılan saldırılar neticesinde İngilizler, Türklerin ana kuvvetiyle bir türlü temasa geçemeden ağır zayiatlar veriyordu. Umutsuzca süren düşman saldırıları 8 Mayıs’a kadar sürdü. Amaç, 25 Nisan günü ele geçirilecek zannedilen Alçıtepesi’ydi. 3 gün süren II. Kirte Savaşı’nda Türkler 2000 zayiat, düşman 6500 zayiat vermiştir. Sonuçta, General Hamilton Londra’ya gönderdiği raporun ilk cümlesinde “Hedefime varamadan harekât başarısızlıkla sonuçlanmıştır.” demiştir.,

Zığındere’de bir şehitlik

Ne yazık ki şehitlerimizin cesetleri açık arazide iki taraf siperleri arasında kalmıştı. Bu duruma şahit olan Teğmen Abdülkadir Bey anılarında şöyle yazacaktı:

“İtiraf ediyorum. Mektepte kokmuş kadavralar üstünde teşrih (anatomi) dersi yapmış ve birçok otopsi yapmak mecburiyetinde kalmış bir doktorum. Sinek kurtları ile de Askerî Hıfzıssıhha derslerimde ve et muayenelerinde meşgul olmuş bir insanım. Öyle olduğu halde ilk hattaki o koku bir hafta burnumdan çıkmadı et yiyemez oldum. Kahraman Türk askeri her mihnete, her keder ve zahmete alışmış, verilen eti de otu da ilk siperlerde yiyor, Hakk’ına, kuvvetine ve imanına güvenerek düşmana silah sıkıyor, hücum edene süngü sokuyordu.

Anzak askerinin çarpıcı mektubu

Anzak askerinin çarpıcı Gelibolu anıları 99 yıl sonra ortaya çıktı

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Gelibolu'da Türklere karşı savaşan Avustralyalı asker Sydney Harrie Skinner'in 1915'te ailesine yazdığı mektup, Çanakkale Savaşı'nın dehşetini bir kez daha ortaya koyuyor.

Avustralya basınında ilk kez yayınlanan mektupta, o dönem 22 yaşında olan Sydney Harrie Skinner'ın gözlemleri trajik ifadelerle yer alıyor. Skinner, mektupta 25 Nisan 1915'te, saat 04.00 sıralarında, Gelibolu'daki Kabatepe açıklarında demirleyen 15 numaralı Avustralya nakliye gemisi ‘Star of England'da bulunduğunu belirtiyor.

“SAĞIR EDİCİ PATLAMA SESLERİ GELİYORDU”

Skinner, “Anne ve baba” şeklinde başlayan mektubunda şu ifadeleri kullanmış: “Gün aydınlandığında, ışık arttıkça önümüzdeki araziyi görmeye başladık. 15 savaş gemisi korkunç bir sessizlikle, sahildeki bataryaların ateşini bekliyordu. Saat 05.00'te üzerimize ateş açıldı. Her yerimizde şarapneller patlıyordu.”

“Savaş gemilerimiz, sahildeki Türk bombardıman noktalarına doğru döndü. Top mermileri, limanın sağ tarafındaki bölgeleri vuruyordu. Sağır edici patlama sesleri geliyordu. Tonlarca toprak ve kaya, havaya yükseliyordu. Bu sırada askerlerimiz destroyerlere ve sonra çıkarma botlarına geçiyorlardı.”

“ŞARAPNELLER ÖNÜNE ÇIKAN HER ŞEYİ BİÇİYORDU”

“Çıkarma sırasında botlar dolu yağmuru gibi mermi atışıyla karşılaştı. Makineli tüfeklerden şakır şakır mermi yağıyordu. Havada sadece şarapneller vardı. Bu şarapnellerin verdiği hasar korkunç. Yoluna çıkan her şeyi biçiyordu. Yüzlerce askerimiz sahile ulaşamadan ya öldü ya da yaralandı. Sahile ulaşmayı başaranları ise makineli tüfekler yere indiriyordu. Orada birilerinin canlı kalabileceğini düşünmek imkansız gibi görünüyordu. Sahilden üzerimize ateşlenen şarapneller gemimizin etrafındaki sulara düşüyordu.”

“TOPRAK VE İNSAN PARÇALARI GÖĞE YÜKSELİYORDU”

“O gün akciğer zarımda sıvı biriktiğini hissediyordum. Gemimize geri getirilen yaralı askerlere yardım etmekle görevlendirildim. Yaralı askerleri geri getirmeye başladılar. Karada ise manzara korkunçtu ve bir tanesini hayatım boyunca unutmayacağım. Toprak araziye baktığınızda üzerinde sürekli top patlayan o siperleri görebilirdiniz. Patlamalar sırasında insan, toprak ve top parçaları göğe yükseliyordu.”

“YARALI ASKERLERİN DURUMUNU HAYAL BİLE EDEMEZSİNİZ”

“Saat 12.30 sıralarında, bir mavna ile daha fazla yaralı asker getirildi. Bu askerleri böyle bir halde görmek berbattı. Orada olmadan neler gördüğümü hayal bile edemezsiniz. Yaraları korkunç durumdaydı. Türkler dom dom adı verilen patlayıcı ve sakat bırakıcı kurşunlar kullanıyordu.”

(SÜRECEK)