Dünkü yazımda; Rahmetlinin özgeçmişiyle ilgili yüzeysel bir özet yapmış, güçlü belleğinden ve zekâsından söz etmiş, o yazımı;

“…Cumhuriyet döneminin en önemli, en gözde bakanlarından birinin oğlu ama ömrü yokluk içinde geçmiş bir insan.

Bu koşullarda büyüyüp, yetişen insanlarda; genelde, geçmişin acısını çıkarma azmi(!) olur, hırsı olur.

Malda, mülkte, parada pulda gözü olur.

Ama o yaşamının her evresinde, basit ve sade bir yaşam tarzını benimseyen; çizgi ötesi bir insan olmayı, yeğlemiştir.” diye bağlamıştım.

Kaldığım yerden devam ediyorum.

Mal varlığını soranlara, mal varlığını şöyle açıklarmış. (*)

“… * Avşa Adası’nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen..

* Gökyüzünde bir bulut..

* Bitlis’te beş minare..

* Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili..

* Islıkla çalınabilen beş anonim türkü..

* Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı..

* Palandöken’de bir palan, bir döken…

* Kastamonu’nda üç kasto…

* Üç fay hattı…

* Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma…

* Dünyada mekân…

* Ahrette iman…

* Denizde kum…

* Bir çuval gazoz kapağı…

* Bir kibrit kutusu sigara izmariti…

* Biri İngilizce, 6 adet küfür…

* Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht…

* Anne babadan kalma, yarısı yaşanmış bir ömür…

* * *

Güzel Türkçemizi çok iyi kullanan, şiirlerinde sözünü esirgemeyen esprili bir ozandı…

Cemal Süreya, onun için “Can Yücel kadar değişik teknikler kullanmış bir başka ozanımız yoktur” derdi…

Şiirlerinde resmen ayar verir; ağır küfürler kullanır ama bu küfürlü dili kimseyi rahatsız etmezdi.

“Küfür ve argoyu halk kullanıyor. Yazdığımız şey, halkın nabzı ve ağzı olduğuna göre, küfür de kendiliğinden katılıyor işin içine. Aslında küfür bir özgürlük davasıdır” der; bu özgürlüğünü dizelere dökerdi.

Şu dizelerini duyduğum zaman çok şaşırmış, yadırgamıştım ama sonra dilime yapışmış kalmış, olur olmaz her yerde dillendirir olmuştum.

“Şiirlerinde küfür etme diyorlar, usulsüz,

Lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?”

* * *

Edebiyatçılar ona, “ O Türk şiirinin santrforudur. Her şiirinde ya da her söyleminde hiç beklenmedik bir anda gol atabilir…” derler.

Gerçekten de öyledir.

Bir canlı yayında Duygu Asena’yla girdiği diyalog anlatılır.

Duygu Asena, canlı yayında Nazım Hikmet için “kartpostal şairi” der.

Bir Nazım hayranı ve dostu olan Can Yücel’den yanıt gecikmez.

“Kart sensin, postal da sana girsin’’

Olay büyür. Sonraki günlerde araya girenler, Can Yücel’den bu nahoş sözleri geri almasını isterler.

Can Yücel yine lafı gediğine koyar;

“Kartı aldım, postal kalsın…”

* * *

Edebiyat kadar içkiye de düşkündü..

İyi rakı içer; “içim rakı, dışım su” derdi.

Bakın nasıl rakı içileceğini nasıl dökmüş dizelerine…

"Rakı sofrasında susulmaz arkadaş,

Güleceksin, kahkahalar atacaksın…

Yeri geldiğinde de ağlamasını bileceksin…

Hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın..

Arınacaksın gururundan, paşalar gibi.

“Şerefe” diyeceksin, “şerefe ulan şerefe” diyeceksin..

Şerefsiz Dünyaya inat şerefimize,

Kırar gibi tokuşturup kadehleri,

Gırtlağınla seviştireceksin meyleri..

Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi içeceksin!..

Oturtacaksın karşına geçmişini,

Güle güle küfür edeceksin...

Unutacaksın, unutur gibi içeceksin !

İçiyorsan Rakıyı öve öve,

Söve söve de kusacaksın ne varsa içinde…”

* * *

Ölüm tarihi 12.08.1999.

Demek ki aramızdan ayrılalı 21 yıl olmuş.

21 Yıl geçmiş aradan.

Koskoca 21 yıl.

Var mı yerini dolduran?

Yok.

Bir Can Yücel daha gelir mi bu ülkeye, bu dünyaya, bilmem.

Gelse de aynı hazzı, aynı duyguları geçirebilir mi okurlarına?

Sanmıyorum.

Işıklar içinde uyusun…

* İnternetteki hızlı bilgi, kişiyi vezir de edebiliyor rezil de… Çünkü internet ortamı; yayımlanan herhangi bir yazıyı, doğru yanlış araştırması yapmadan bünyesine alıp, yayımlıyor. İnternet ortamının bu kuralsızlığından en çok etkilenen yazar ve şairlerin başında Can Yücel, geliyor. Ona ait olmayan pek çok şiir ona atfediliyor.

“MAL VARLIĞİ” dizelerinin de Can Yücel’e ait olmadığı, şeklinde bir bilgi olmasına karşın; ben, her bir sözcüğü Can Yücel kokan bu dizilerin; Can Yücel’in kaleminden çıkmış olabileceğini düşünerek, bu dizeleri, köşeme taşıdım.