2000 yılının Mayıs ayında; Yeni Alanya Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazılarımın bir bölümünü, “Buza Yazılan Yazılar” adı altında bir kitapta derleyip, yayımlamıştım...

Bu kitabı Alanya içinde dağıttığım gibi, Ülkenin dört bir tarafında bulunan arkadaşlarıma, dostlarıma da gönderdim...

Kitabımla ilgili olarak, Alanya dışında bulunan dostlarımdan; “...Güzel yazmış, hoş yazmışsın. Pek çok da temel doğruya değinmişsin. Ama bunların çoğu Alanya’yla, Alanya Beldeleriyle, Alanya yerel yönetimleriyle ve Alanya yaşayanlarıyla ilgili... Alanya’dan uzak olan veya Alanya’yı hiç bilmeyenler için bu kitap pek bir şey ifade etmez (etmiyor)...” gibi tepkiler geldi...

Onlara şunu söyledim; “... Sen nerede oturuyorsun?... Sözgelimi Kars’ta, sözgelimi Hanya’da, Konya’da...

Kitabımın içinde geçen tüm ‘Alanya’ sözcüğünü sanal olarak çıkarın; onun yerine yaşadığınız kentin veya bildiğiniz kentlerin adını koyun...

‘Alanya Kaymakamının, Alanya Belediye Başkanının ya da Alanya’da görevli herhangi bir yerel yöneticinin’ adı önünüze geldiğinde, onları da, yaşadığınız kentin yöneticilerinin adlarıyla, unvanlarıyla, sıfatlarıyla değiştirip öyle okuyun...

‘Alanyalı’ sözcüğüyle karşılaştığınızda, o yazımı nereye uyarlamak istiyorsanız, o kentin veya o kentlinin adını koyun... De ki ‘Hanyalı’, de ki ‘Konyalı’... Erzurumlu... ya da Adapazarılı...

Hayalinizde, kitabımda sözünü ettiğim ‘mahallelinin, apartman sakininin, komşunun’ yerine; kendi mahallelinizi, kendi apartmanınızı, kendi apartman komşularınızı canlandırın…

Bu çerçevede okuyun ve öyle değerlendirin kitabımı...

Sonra tekrar konuşalım...”

… …

Aynı dostlarım, daha sonra arayıp özür dileyip, teşekkür ettiler...

Dediler ki; “haklıymışsın, kitabında bulunan yazılar; salt Alanya’yı veya Alanyalıyı değil, ülkenin yöresini, tüm insanlarını ilgilendiriyor...”

… …

Genelde pek çok köşe yazısı böyledir... Yeter ki siz, o makaleden bir şeyler çıkarmak isteyin...

Bu uzun girişi şunun için yaptım...

Yazılarım, çeşitli il ve ilçe gazetelerinde (iznim alınarak) yayımlanıyor.

O il ve ilçelerdeki okurlardan telefon alıyorum; “Yazınızla bizim ilin ya da ilçenin ne ilgisi var?” diye.

O okurlarıma da aynı şeyleri söylüyorum.

“Sözünü ettiğiniz yazımdaki Alanya sözcüğünü ‘Kırşehir’ ya da ‘Nevşehir’ olarak okuyun. Sorunlarımız ortak.” diyorum.

Kimi tatmin oluyor, kimi olmuyor.

Elbet her insanımız, her kurumumuz aynı değil ama istisnalar kaideyi bozmuyor.

Genel yapımız, hatalarımız, günahlarımız aynı.

Aynı ulusal eğitim(!) çarkında öğütülüyoruz.

Şu illinin ya da şu ilçelinin yapısı şöyledir ya da böyledir yargısı son derece yanlış.

Bunu Alanya olarak geçtiğimiz bayramda yaşadık.

Ülkemizin dört bir yanından konuklar geldi Alanya’mıza.

Kumlar üzerinde, çimlerin üzerinde, arabalarının içinde sere serpe yattılar.

Olabilir, maddi durumları uygun olmayabilir. Otellere, restoranlara ayıracak paraları olmadığı için çimleri kullanabilirler.

Ama böyle bir hakkı da insanca kullanma koşuluyla kullanabilirler.

Öyle olmadı ki.

Alanya, Alanya olanı bu denli kirlenmedi, kirletilmedi.

Kumsallarımız, kumsal olmaktan; park bahçelerimiz, park bahçe olmaktan çıktı.

İnsanlarımız, özellikle bayanlarımız bugüne değin hiç böyle rahatsız edilmedi.

Alanya yaşayanları, bugüne değin hiç böyle sahnelere tanık olmadı.

* * *

Gene buz üstüne yazdık.

Neyse!