En çirkininden başlayayım, liderler birbirlerine bu derece çirkin, seviyesiz, hakaretâmiz, aşağılayıcı ve küfürlü konuşamaz. Bizi dünya dinliyor, bir Türk vatandaşı olarak bu durum beni rahatsız etmeden öte üzüyor. Liderler çok seviyeli konuşmalı.
*
Öncelikle şunu arz edeyim; bu tür ağız dalaşı, çirkin ifadeler ve bunlara sebep olan ortam -evet tekrar ediyorum bunlara sebep olan ortam- liberal sistemde yoktur.
Bir gün bu sistem nasıl işler, liberal seçim nasıl olur anlatmak nasip olursa, milletimiz, bunca yılların boşa gittiğini anlayacaktır.
Liberal Demokrat Partinin reklamını yapmıyorum, liberal sistem böyle. İnanın o düzende CHP, MHP, AKP, İP, SP, hepsi o huzurlu ve sakin düzen içinde olacaklar. Kimse ideolojisinden dönmeyecek ama yıllardır ve şu an yaşadığımız bu sinir bozucu ortam, ortadan kalkacak.
Sadece iki turlu seçimi hayata geçirsek inanın şu tartışmaların tam tamına %50’si kendiliğinden yok olacak.
*
Şu an durum nedir?
Milletvekilleri, üç aylık vekillik maaşlarını peşinen alıp ceplerine koydu, ama hiçbiri vekillik hizmetini yapmıyor. Hepsi bal gibi yedi mi üç aylık haram parayı? Yedi. Bu bir.
İkincisi bu bir yerel seçim, genel seçim değil ki. Mecliste devlete ait bunca hizmet varken, bu adamlar resmen DEVLETİ TERK ETTİLER. Koskoca bir ülke bu arkadaşlar, Limitet şirket değil. Vallahi bunların bir bakkalı olsa, üç ay kapatıp gezemezler. Şimdi niye geziyorlar? Halkın alın teri olan vergi paralarını, hazineden ceplerine indirdiler, ekmek elden, su gölden, paramızı harcıyorlar. (Liberal düzende asla partilere hazine yardımı yoktur)
Madem partilerinize hazineden en bol miktarda parayı çekip aldınız; meclis dışında kalan diğer partilere de OY ORANLARINDA hazine yardımını vermeniz lazım. Onların seçmeni adam değil mi?
*
Üçüncü olarak meydanlarda araba gezdiriyorlar, bayraklara, afişlere, broşürlere milyarlar harcıyorlar. Bunca lüzumsuz ve hatta şuursuz masraf tamamen boşadır. Çünkü falan parti çok otobüs gezdirdi, çok bayrak astı diye tercihini değiştirecek bir tek insan var mı? Yok. Benim partim otobüs gezdirmedi, bayrak asmadı, diye partisinden vazgeçen bir tek insan var mı? Yok.
Öyleyse bu milyarlarca para ve emeği niye harcıyorsunuz?
O paraların yüzde birini televizyon ve radyolara verin, aslanlar gibi oradan konuşun, tartışın
*
HANGİ DEVİRDEYİZ BEYLER!
Sokak sokak, şehir şehir gezilir mi?
Seçime 15 gün kala kanallarda konuşun. Yeter de artar bile. Üç ay sokaklarda bağırmanıza sesinizin kısılmasına hiiiiç gerek yok.
*
Gelelim, şu kalabalıklara.
Kalabalıkları görelim de nefsimiz tatmin olsun diyorsanız bu da boşadır ve aldanmadır. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon olmuş. Kim gelse meydanlar doluyor. Zaten bizim meydanlar küçücük. Az kalabalık, çok gözüküyor. Kamera hileleri de cabası. Yani bir kısır döngünün, çıkmazına kendimizi hapsettik. Kendi yalanımıza, hilemize veya gösterişimize kanıyoruz.
*
Dördüncü olarak lütfen not edin gelecek seçimlerde bu saçmalığı yapmayın.
Bütün parti liderleri, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle gezip kendi adaylarına destek yarışı yapıyorlar. Ya hu bunlar bizim memleketin çocuğu, biz onları zaten tanıyoruz. Sen bize bizim çocuğumuzu niye anlatıyorsun? Biz onu takdir ediyorsak ediyoruzdur, etmiyorsak etmiyoruzdur, sen anlatınca “haa yanılmışız” deyip senin reklamına mı kanacağız? Veya sen karalarsan “vay be bu adam yaramazmış” mı diyeceğiz? Bizim anlama ve karar verme kabiliyetimiz yok mu? Sen taa Ankara’dan gelip tereciye niye tere satıyorsun?
*
Adaylar kendileri, olabilirliği mümkün yeniliklerini, projelerini anlatsınlar, biz anlarız. Onlar kendi bölgesini gezsin, dolaşsın, anlatsın, tamam. İşte bu kadar. Sizin Ankara’da devlet yönetimi vazifeniz yok mu? Ne işiniz var burada? Bu ülke bu kadar yönetimi basit bir ülke mi?
*
Dördüncü olarak.Liberal ve gelişmiş ülkelerde seçimde, halka bulgur-pirinç-makarna- kömür dağıtılmaz. Bu hem ayıptır, hem resmen rüşvettir. Halkın fakirliğini istismardır. Tıpkı dinin istismar edilmesi gibi. Partilere oy verilecekse tamamen dünyevî projelerine bakılarak verilir. Partiler ahrete yatırım yeri değildir.
*
Beşincisi, şu anda kanıksadığımız doğru sandığımız bu sistem, hem çirkin, hem yanlıştır. Partiler iktidara gelmeden usûlsüzlük seçimlerde başlıyor. Bu düzende birileri “Ben bu makama lâyık’ım, beni seçin” diyor. Beni seçin dediği için, halk da “neyin karşılığında” diyor. Bunlar aşikâre lâfzen denmese de sistem ruhen böyle yürüyor. İşin içine kişisel menfaat, şirket menfaatleri giriyor. Veya falan sebeple, filan gerekçeyle tepeden (Ankara’dan) karar veriliyor. Halka bunu seç deniyor.
Başından bu niyetle zuhur eden bir olgu, ne yazık ki bu oyunun kuralları gereği ilerliyor. Böyle bir düzenden hayır gelir mi?
*
Peki, nasıl olmalı?
Halk, mahallesinde, memleketinde; temizliği, dürüstlüğü, çalışkanlığı, kapasitesi, karakteri, kabiliyeti, kariyeri ile temayüz etmiş (kendini göstermiş),mazbut ve mütefeyyiz (aydınlatıcı)bir kişiye gider, “Belediyemizi sen yönet” veya “Ankara’da milletvekili sıfatıyla Çorum’u sen temsil et” der. Bütün seçimler iki turlu yapılır.
Yetkiliyi veya temsilciyi HALK KENDİ SEÇTİĞİ için, adayına der ki; (dikkat edin aday’a değil adayı’na “sen aday ol ben senin kampanyanı paramla veya emeğimle destekleyeceğim.”
Gördünüz mü mantık nasıl değişti.
Yani adaydan çöplenmek, menfaatlenmek yok. Aday tarafından kullanılmak yok. Bilakis ADAY’ı siz yönlendiriyorsunuz. Yalnız asla kişisel çıkarınız için değil. Mahallen için, kasaban için, şehrin için – yani- ORTAK HALK MENFAATİ için adayı, SEÇMEN YÖNLENDİRİYOR.
Seçmen asla koyun değil, seçmen eğilmiyor ama aday da eğilmiyor, adaylar dirayetli, basiretli, şahsiyetli ve mes’uliyetli.
*
Soruyorum tercihiniz hangi seçim sisteminden yana?
Oylarınız hangi adaya?

Not: Seçim tarihi değişmeli. 30 martta doğuda pek çok yerde hala kış var. 30 nisan olsa kıyamet mi kopar?