31-10-2007 tarihinde Güneş Operasyonu sırasında, Genel Kurmaya gönderdiğim “Çok değerli komutanlarım, Hz. Muhammed’in ordubu, Allah’ın askerlerine hayırlı ve zayiatsız zaferler diliyorum. Allah yardımcınız olsun ve olacak da.”  diye başlayan mektubumu biraz değiştirerek, 20 Eylül 2016’da tekrar Genelkurmay’a gönderdim.
Son günlerin gündemine bakarak, ordumuza destek, milletimize moral amacı ile bu mektubumu köşemde paylaşmak istedim.  
*
Sayın Genelkurmay Başkanım,
Yetmişine merdiven dayamış bir Türk vatandaşı olarak, belki haddim değil ama içimden kuvvetle gelen bir fikrimi arz etmek istedim. Allah'ın kudret eli, yüce peygamberimizin şefkat ve şefaati, erenlerin himmet ve nazarı siz komutanlarımızın ve kahraman Türk askerinin üzerinde olsun. 
Selâmlar ve saygılar      
Selâhattin Aydemir 
Sayın Komutanlarım,
Haddini bilmeyen biri değilim ama zâtı âlilerinize hâşâ akıl vermek gibi bir densizlik yapmak da aklımdan geçmez. Ne var ki, yıllardır bu ülkenin ekmeğini yiyip gâvurun kılıcını çalan hainler ile başımız belâda. Evet, bu bir belâdır. Burada çok büyük bir suç vardır. Bu suç vatana, millete ve ülkeye ihanettir. Askerimiz ve polisimiz canını feda ederek yıllardır bu hainlerle cebelleşiyor. Savaşmıyor.  Zira bu savaş değil.  Çünkü savaşta düşman erkekçe karşı cephededir. Ne yapacaksa erkekçe yapar. Savaş erkek işidir ve erkekçe yapılır. Savaşın erkekçe kuralları vardır. Bizim karşımızdakiler kahpedir, kalleştir, alçaktır, şerefsizdir. Erkekçe çatışma yapamazlar. Kırk yıldır görüyoruz. Alçakça saldırıyor, kahpece kaçıyorlar. Ne zaman ki Türk askeri yakaladı mecburen çatışıyorlar. Yoksa bu etek giyen alçakların asla erkekçe çatışacak yürekleri yoktur. 
Ne yazık ki devletimiz, hain Avrupa’nın, kalleş Amerika’nın da baskısı yüzünden terörle mücadeleyi tamamen sahada askere bırakmıştır. Hain Avrupa bilerek; bu kalleş ve alçak katiller ölmesin, daima ülkemizin başına belâ olsunlar diye idamı yasal olarak kaldırttılar. Böylece hainlere hayat garantisi sağladılar.   
Kendilerine gelince “biz asileri derhal öldürüp yok ederiz” derken, Türkiye’ye gelince “silâhla çözüm olmaz, hain ile, asi ile masaya otur, diyalog kur”  dediler.  
Bunun mânâsı “Sizi yıkmak, yakmak, bölmek isteyenle anlaş konuş ve onlarla ülkeni bölüş” demektir. Terörün bitmemesi demektir. Nitekim bitmiyor.  
Böyle bir gaflete, aklı başında hiçbir devlet düşmez. Nitekim Amerika, Fransa ve İngiltere hainleri, isyancıları daima öldürmüştür. Bu basit askerî kuralı bizim siyasi liderlerimiz bilmiyor olamaz. İktidar veya muhalefet siyasi liderlerimiz bu tarihi gerçeği bilmiyor olamaz.  
Hatta bizde öyle bir muhalefet var ki, teröristi kınamak yerine, hükümeti kınıyor. Kendi iktidarda olsa sanki bu terör olmayacakmış gibi davranıyor. Hâlbuki terör ve destekçileri, bu hükümete, bu iktidara değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmandır. Yarın bu muhalefet iktidar olsa, bu terör aynen devam edecek. Bu muhalefet yine, bu askeri ve bu polisi kullanacak ve aynı bu yöntemle kullanacak. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. 
ATALARIMIZ İTİ İNİNDA BASACAKSIN DER
Hain ile, asi ile “gel anlaşalım-barış yapalım” diyen mutlaka kaybeder.  Maalesef koskoca Türkiye Cumhuriyeti, haine, caniye “gel anlaşalım” demiştir.  “Analar ağlamasın. Yeter artık” demenin mânâsı, sen beni öldürme, ben de senin istediklerini kabul edeyim demektir. Caniler de tamam öldürmeyeceğim ama bana şunları vereceksin demeye başlamış ve devleti tehdit etmiştir. Devlete meydan okuyanlara, devleti tehdit edenlere, devlete ihanet edenlere dünyada sadece ve sadece biz, maaş veriyoruz. Üstelik kimse çatmasın, hakaret etmesin, kılına dokunmasın diye yasal olarak kanunla onlara dokunulmazlık  bahşediyoruz. 
Caniler de bol bol tehditler savuruyor ve her türlü ihanet ve mel’aneti yapıyor. Yakıyor, yıkıyor, tahrip ediyor, sokakta roket atarla makineli tüfekle gezebiliyor. Bayrak yakıyor, T.C. yi kaldırıyor, belediyesinden Türk kelimesini kaldırıyor. Kürtçe ve Ermenice tabela yazıp asıyor. Türk bayrağını belediye binasından kaldırıp atıyor. Hâlâ özgürlük, demokrasi diyor. 
(SÜRECEK)