- BİRİNCİ BÖLÜM -

29-3O Haziran 2020 tarihlerinde Ayasofya’nın müze kalması yönünde yazmıştım. Fikrimi değiştirmiş değilim. Herhangi birinin düşüncesine katılarak değil, kendi gerekçelerim ile müze kalmasının daha doğru olduğuna inandığımı yazmıştım. Bu yazımda Ayasofya’nın ne sebeple müze yapıldığını anlatmaya çalışacağım

“Ayasofya mı, müze mi?” sorusuna cevap arayacağım bu yazının tamamını okuyunca tahmin ediyorum ki biraz kanaatleriniz değişecek. Ayasofya olayına herkes din, iman, cami ve kişi olarak baktığı için hakikati göremedi. Olaya sosyoloji, mantık, felsefe, tarih, arkeoloji, sanat, kültür, medeniyet, müzecilik, turizm ve ekonomi açısından bakarsanız çok başka şeyler görebilirsiniz.

ÖNCE ŞU SON GÜNLERDE YAŞANANLARA GÖZ ATALIM.

Üç- dört hafta evvel bu sütunlarda yazdığım yazımda “Bu külliye tamamen bizimdir, bize mâl olmuştur. Bu tartışılmaz. İstediğimizi yaparız hiçbir dış ülkeyi ilgilendirmez” diye yazmıştım.  Yunanistan başta olmak üzere tüm Hıristiyan âlemi sanki kıyamet kopmuş gibi karalar bağladılar. Bakıyorum Avrupa’ya aman Allah’ım oda ne? Sanki Hıristiyanlık yıkılmış dinleri zorla ellerinden alınmış. Neredeyse savaş sebebi sayacaklar. Bre kıt akıllılar Ayasofya zaten, 500 yıldır kilise değildi, cami idi.

Bizimkilere gelince sanki büyük bir zafer kazanmış gibi havalarda uçtular. Uzaya çıkılmadı, Amerika keşfedilmedi. İstanbul fethedilmedi.Ortada yeni bir icat yok. Ayasofya 1453’ten beri Türklerin mülküdür. Dün Osmanlı Devletinin hâkimiyetinde bizim bir mülkümüz idi; 1923’ten beri de Türkiye Cumhuriyeti uhdesinde yine bizim mülkümüz. İstediğimiz gibi tasarruf etmek bizim hakkımız. Dün öyle icap ettiği için MÜZE YAPMIŞTIK, bu bir rezalet veya esaret değildi. Bizim tasarrufumu’da bize ait bir müze idi. Etrafında kırılacak zincirleri falan yoktu. Bugün böyle istedik CAMİ YAPTIK, bu da bir keramet değil, meziyet değil. Tamamen Türk Milletinin, Türk Devletinin özgür iradesinin tezahürüdür. Elli sene sonra tekrar müze yaparız kime ne? Hiçbir devletin karışmaya hakkı yoktur. Bir kararnameye bakan, bizim tasarrufumuzda bir olay. Ne keramet, ne felâket.

&

26 Temmuz 2020 Pazar gününün Hürriyet Gazetesinde sayfa 12 de, Yunan Kilisesi lideri sıfatlı Başpiskopos YERONİMOS aynen şöyle demiş; “Çağımızın en büyük tehlikesi olan barbarlığın yayılmaması için dua ettik. Bugün olanlar (yani Ayasofya’da namaz kılınması) medeniyet adına utandırıcıdır.”  Yunan Dışişleri bakan sözcüsü ise,”Uluslararası kamuoyu Türkiye’nin dini ve milliyetçi fanatizm hezeyanlarını şaşkınlıkla izlemektedir” demiştir.Bay YERONİMOS hezeyan sizin yaptığınızdır. Barbarlık bunun neresinde?

Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Ermenistan; sizler fasulyeden devletçikler olduğunuz için, daima kendinizi Hıristiyan dünyasının ilgi, şefkatine muhtaç hissediyorsunuz. Büyük devletlerin ilgisini çekmek için Müslüman olan Türklere karşı daima HIRİSTANLIĞI ön plana çıkarıp din istismarcılığı yapıyorsunuz. Mağduru oynayıp, ağlayıp, duygu sömürüsü yapıyorsunuz. İki yüz senedir bu ikiyüzlülüğünüzün ekmeğini yiyorsunuz. O kadar küçüksünüz ki kin ve nefret anayasanızda kanun olmuş. “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyecek kadar devlet ve barış şuurunuz yok.

Benim elli yıllık şahsî anayasam şöyledir: 1.Madde: Bir olayda Türkiye’ye fayda varsa, bütün Hıristiyan dünyası âdeta deliriyor. Çıldırıyor. Hemen mani olmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar. 2.Madde: Bir olayda Türkiye’ye zarar varsa, bütün Hıristiyan dünyası bayram yapıyor. Yarısı bu zararı, bu belâyı, bu terörü derhal destekliyor. Yarısı da dost görünüp sinsice destekliyor. Bu hainlik 200 senedir asla şaşmaz bir şekilde devam ediyor. 3.Madde: Katolik olsun, Protestan olsun, Ortodoks olsun, Gregoryen olsun, aralarında savaş bile olsa; mevzuubahis Türkler ise derhal birleşiyorlar.4.Madde:Sinsi İngiltere’nin, dönek ve nankör Fransa’nın, hain dost, kalleş ortak Amerika’nın; Türkiye ve İslam ülkelerinde fitne çıkarmak, bölücülük yapmak, isyan çıkartmak ve sonunda iç savaşa sürüklemek için bizzat devlet tarafındankurulmuş çok profesyonel teşkilatları var. Dost gibi görünseler de asıl gayeleri; bilhassa ve bilhassa LÂİK, DEMOKRAT VE PARLAMENTER(?),CUMHURİYETÇİ ve kadınları bilim insanı olabilen Türkiye’nin kalkınmasını önlemektir. 200 senedir ülkemizde denemedikleri bölücülük ve fitne kalmadı.

AYASOFYA onlar için bahanedir.Bunun gibi biz haklı olduğumuz halde, inatla bizi suçladıkları bin bir tane vukuat var. Ermeniler 238 sene evvel isyan ve ihanete başladı. O tarihlerde silâh sadece ve sadece devletin resmi kişilerinde olabilirdi. Sivil halkın silâh edinmesi imkânsız idi. Tekrar vurgulamak istiyorum. Sivillerde silâh bulunması mümkün değildi. 238 sene evvel hain Avrupa, Ermeni tebaayı silâhlandırdı.( ) Okul ve kiliseleri silâh deposu yaptı. 238 senedir Türk milletinin ve Türk devletinin başına belâ oluyorlar. İlk defa 1782 yılında Zeytun’da yaptıkları isyandan beri (ve bugün dâhil) ERMENİLER 3.000.000 Türk insanı öldürdü. 3.000.000 Türk insanını topraklarından sürgün etti. Yani Ermeniler 6.000.000 Müslüman’a tam mânâsıyla SOYKIRIM YAPTI. 238 sene evvel başlayan isyan, ihanet, cinayet ve vahşetleri bugün PKK içinde devam etmektedir. Ermeni uşağı PKK ve onun içte ve dışta destekçileri 238 senedir aynı ihanete devam etmekteler. Hiçbir Hıristiyan ülkesi Ermenileri ( ) ve PKK canilerini açık seçik erkekçe kınamadı. Kınamaz da. Kınamayacak da. Biliniz ki, Avrupa’nın düşmanlığı ve Amerika’nın hainliği ara vermeden devam edecektir. Çakma devlet Ermenistan’ı Azerbaycan’a saldırtan işte bu destektir. Mesele bizim uyanmamız ve bu oyunları görmemizdir.

(SÜRECEK)