“Ben her türlü savaşa karşıyım…”

Alkışlar…

“Ben her türlü şiddete ve teröre karşıtım…”

Alkışlar…

“Asla sorunun değil, daima çözümün bir parçası olun…” ibaresini okuyunca bunlar aklıma geldi.

Savaş bir sorun değil mi? Ya şiddet ve terör… O da bir sorun… Öyleyse biz bu soruna karşı çözümden yana olduğumuz zaman dünyamız bir barış bahçesine, adeta Cennete dönüşecektir.

Ama gerçekten öyle mi?

Savaşa karşıyız. Ama hangi savaşa? Her türlüsüne…

Şiddete ve teröre karşıyız. Hangi şiddetle teröre? Her türlüsüne…

Dediğimiz anda zokayı yutmuşuz demektir. Malum oltadaki balığa yem verilmez.

Bu anlayış emperyalizmin kendi kanlı yüzünü saklamak için toplumlara dayattığı bir yalandır.

Tarihte iki türlü savaş vardır. Bir haklı savaşlar… İki haksız savaşlar…

Haksız savaşlar, insanlar arasında sömürünün devam etmesi için egemen güçlerin, çağımızda emperyalizmin, çıkardığı savaşlardır. Örneğin Birinci ve İkinci Paylaşım Savaşları emperyalist devletlerin çıkar savaşıdır. Alan paylaşma kavgası… Filler tepişmiş, otlar ezilmiştir.

Ama haksız savaşlar, çağımızda kesintisiz olarak sürmektedir. “Soğuk Savaş” tanımı salt emperyalistler arasındadır. Ezilen ulusların emperyalizme karşı savaşları hep sürmüştür ve emperyalizm, tarihin çöplüğüne gidene kadar da sürecektir. Bir diğer deyişle savaş, ezen-ezilen, sömüren-sömürülen toplumlar arasındadır.

Eğer “Ben her türlü savaşa karşıyım” dersek ezilen ulusların haklı savaşına da karşı çıkmış oluruz. Zoka burada saklıdır…

Aynı ölçüt, “Ben her türlü şiddete, teröre karşıyım…” ifadesi için de geçerlidir. Emperyalist devletler kendilerine karşı mücadele eden herkesi terörist olarak suçlamaktadırlar. Ama dünyanın en büyük teröristleri emperyalistlerdir. Şöyle bir bakınız ama olan biteni görmek şartıyla bakınız lütfen. 

PKK terör örgütü eğer emperyalist ülkelerin desteği olmasa bu kadar kan dökebilir miydi? Hayır… Hem de binlerce kez hayır… Terör örgütüne silah sağlayan, onun yasa dışı yollardan uyuşturucu vb işlerden para kazanmasına göz yumanlar emperyalistler ve onun işbirlikçileridir.

Suriye’de muhalif grupları birleştirmeye çalışan emperyalistler (ABD ve AB) Beşar Esat yönetimini devirmek için silahlı terör eylemlerine teşvik etmişlerdir. Amaç…

Amaç, tıpkı Irak’a demokrasi götürme teranesiyle nasıl Irak üçe bölünmüşse Suriye’yi de bölmektir. BOP’nin “Arap Baharı” alt başlığı ile Kuzey Afrika ülkelerinde yaptıklarını Suriye’ye uyarlamaktır. Tasarlanan, Barzani’nin Kuzey Irak’ta kurduğu Kürt devletini Akdeniz’e kadar uzatmaktır. Amaç, emperyalizme karşı direnen İran’ı kuşatmaktır. Amaç, “Büyük Kürdistan”ın güneyini kotararak sırayı Türkiye’den alınacak yerlere getirmektir.

Ama gel gör ki Suriye’de dış güçler tarafından silahlandırılan “muhalifler” özgürlükçü, Suriye’nin birliğini savunan güvenlik güçleri terörist olarak dünya medyası tarafından kitlelere tanıtılmaktadır. Kurt kuzu maskelidir, kuzu ise kurt… 

ABD’nin politikalarına eleştirel bakışıyla tanınan tarihçi Webster Griffin Trapley, Nisan 2012’de İran’ın İngilizce yayın yapan kanalı Pres TV’ye verdiği röportajda “Türkiye’nin Suriye’de ‘tampon bölge’ kurmak gibi bir girişimde bulunabileceğini öne sürerek bunun ‘modern’ Türkiye’nin parçalanmasına yol açacak büyük çapta bölgesel savaşa doğru dev bir adım olacağınız sandığını” söylemiştir.

İşte burada amaç ve araç meselesi gündeme gelmek zorundadır. Maksat üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?

Savaşa, teröre karşı çıkacaksak emperyalizmin dünyada akıttığı kana karşı durmak, kitlelere dayatılan tersyüz edilmiş haberlerin gerçeğini insanlara anlatmak zorundayız.

Bu konuda örneği Fransa’dan verelim.

Fransız Dışişleri Bakanı'nın Suriye oyunları

Fransa'nın Suriye büyükelçisi Eric Chevallier Fransa eski Dışişleri Bakanı Alain Juppe'nin Suriye'ye karşı savaşı kışkırtmak amacıyla, Şam'daki Fransız Büyükelçisi’nin raporlarını hasıraltı ettiği veya değiştirdiği ortaya çıkmıştır.

19 Mart 2012'de üst düzey bir Fransız bürokratı Paris'teki Arap gazetecileri Fransız hükümeti içindeki Suriye hakkındaki gizli iç savaştan haberdar etmek üzere davet eder. Bu bürokrata göre, elçiliği kapanan ve Paris'e dönen Şam'daki Fransız büyükelçisi Eric Chevallier, Bakan Juppe'yi meslektaşları önünde sorgulamıştır. Büyükelçi, Juppe'yi elçilik raporlarını dikkate almamakla ve özetleri Suriye'ye savaşı kışkırtma amacıyla tahrif etmek ile suçlamıştır.

Mart 2011'de Suriye'de rejim karşıtı hareketlenmeler başladığında Fransız Dışişleri Bakanı Alain Juppé, Deraa'ya ne olup bittiğinin anlaşılması için yetkililer göndermiştir. Yetkililerin Paris'e gönderdikleri raporda, bir kaç gösteriden sonra gerilimin dağıldığı şeklindedir. Bu rapor, Deraa şehrinin şiddetli bir şekilde yıkılıyor olduğunu raporlayan El-Cezire ve France 24 haberleri ile açıkça çelişmektedir. Elçi Eric Chevallier, sonraki gelişmelerin de izlenebilmesi amacıyla yetkililerin görevini uzatır. Dışişleri Bakanı, ilk rapor ile kızgına dönmüş ve elçiye telefon ederek raporu değiştirmesini ve şehirde gösterilerin kanlı bir şekilde bastırıldığını yazmasını istemiştir. Bunun üzerine Elçi, Deraa'daki yetkililerin şefi ile Bakan arasından bir telekonferans görüşmesi ayarlanmış ve şef, böyle bir bastırılmanın söz konusu olmadığını Bakan'a tekrarlamıştır. Bunun üzerine Bakan Elçi'yi tehdit etmiş ve konuşma soğuk bir şekilde son bulmuştur.

Bundan hemen sonra Alain Juppe'nin kabinesi Agence France Press'e Bakan'ın görüşleri doğrultusunda haber yapmaları doğrultusunda baskı yapmıştır. Bundan sonraki aylarda, Ocak 2012'deki İranlı rehine krizi ve “gazeteci” Gilles Jacquier'in ölümüne değin Elçi Eric Chevallier ile Bakan Alain Juppe arasındaki çatışmalar artarak devam etmiştir. Bu noktada, basın kılıfı altında Suriye'de bulunan Fransız İstihbarat Teşkilatı ajanlarını Suriye'nin dışına çıkartması Elçi'ye emredilmiştir. Elçi, bunun üzerine Alain Juppe tarafından Suriye'de uygulanan gizli operasyonun öneminin farkına varmıştır. Eski Savunma Bakanı olan Alain Juppe, silahlı servisler ile sıkı bağlara sahiptir ve kendisine sadık ajanlara güvenmektedir.

İstikrarı bozan ülke dışından gelen silahlı kuvvetler

Dikkate alınmayan veya tahrif edilen elçilik raporları sonrasında Büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı eşdeğeri Avrupa diplomatik raporlarında, Suriye'nin protestoların ve yıkılmanın pençesinde olmadığını, ülke dışından gelen silahlı gruplar tarafından istikrarsızlaştırıldığını belirtmiştir. İddiaya göre de Paris'e döndüğünde Elçi Chavallier kendi Bakan hakkında iç soruşturma başlatılmasını da istemiştir.

Elçi'ye karşı medya savaşı

Elçi Chevallier ile Bakan Juppe arasındaki karşıtlık medya üzerinde de devam eder. 4 Nisan 2011'de Rue 89 adlı çevrimiçi bir dergide anonim bir Fransız-Suriye'li yazarın bir makalesi yayımlanmıştır. Makalede Büyükelçi'nin “Suriye'deki rejimin sözcüsü haline geldiği, Daraa ve Lazkiye'deki isyanların dış güçler tarafından kışkırtıldığını belirttiği ve medyanın yalan söylediği” ifade edilmiştir. On gün sonra, Le Figaro'daki blogunda George Balbrunot, Büyükelçi'nin “tamamen Beşarlaştığını” (!) yazmıştır. 5 Mayıs'ta ise Fransız Devletine ait olan ve Juppe'nin yönetiminde olan France 24 kanalında Elçi “devrimi küçültmek” ile suçlanmıştır.

Bir iki istisna hariç emperyalizmin propaganda bürosu olarak çalışan veya çalıştırılan Türkiye medyası ise Suriye için savaş tamtamları çalarken dış destekli teröre karşı methiyeler düzmektedir.

Şam’da Ulusal Güvenlik Konseyi Karargâhına yapılan bombalı saldırı sonrası Abdullah Gül ile Erdoğan’ın takındıkları tavra sıfat bulmak ise bizim dil sınırlarımızı zorlar.

Bırakınız uluslararası ilişkileri, mafya grupları arasında bile görülmemiş bir davranış biçimidir. Rakip gördüğü bir mafya babasının infaz kararını veren mafya babası bile cenazeye gider ve hatta çelenk bile gönderir. Ailesine taziyelerini bildirir.

Kapı bir komşumuza yapılan terörist saldırıyı zafer naraları ile alkışlamak ibretlik bir durumdur.

Tersini düşününüz, PKK terör örgütü bizim Milli Güvenlik Kurulu toplantımıza bombalı saldırıda bulunsa dünyanın takınması gereken tavır nedir?

On yıllardır Türkiye’nin başına bela edilen, dış destekli terör örgütü PKK, ona destek veren dış güçler tarafından kınanır ve Türkiye’ye geçmiş olsun mesajları gönderilir. Riya da olsa, de takiyye de olsa…

 “Asla sorunun değil, daima çözümün bir parçası olun…” sözünden geldik buralara… Baş çelişme ve baş düşman saptamasında pusulası karşıdevrimi gösterenler emperyalizmin paralı askeri olmaktan öteye geçemezler. Tarih bu tip yaratıkların enkazlarıyla doludur. Çağımızda her belirgin sorunun kökeninde emperyalizmin açık ve saklı tertipleri vardır. Çözüm, ezilen ulusların var oluş kavgasında onlarla olmaktır.