Kahvaltı yapıyorum. Televizyon açık. Milletçe birlikteliğimizin güçlenmesinin önemini vurgulayan bir konuşma yapılıyor. Önümde zeytin, peynir gibi klasik kahvaltı yiyecekleri dışında ufak tabak içinde; görüntüsü, tadı şahane, harika petekli bal parçaları var.
O bal parçalarını üreten, binlerce küçük böcek arının birlikteliğini düşündükçe televizyonda konuşma yapandan çok, arılardan etkilendim. Arıların özelliklerini öğrenmek için internete başvuruyorum:
Kovanda bulunan binlerce arıdan oluşan kolonide; ana arı, işçi arılar ve erkek arılar gibi üç çeşit var.
• Ana arı koloninin yaşantısını sürdürebilmesi için devamlı yumurtlayan kraliçe.
• İşçi arılar gerektiğinde kovanın içinin düzenlenmesinde çalışıp 20 günü tamamladıktan sonra kovan dışına çıkıp bal toplamaya başlıyor. Bu da 22 gün kadar oluyor. Bu kısa zamanda bir çay kaşığının küçük kısmını doldurabilecek kadar balı kovana taşıdıktan sonra ömrünü tamamlıyor ve ölüyor. Ömrünün tamamı 42 gün kadar.
• Erkek arılar 6 ay kadar yaşayabiliyorlar.
• Ana arının ömrü 4 sene kadar.
Erkek arılardan biri ana arı ile çiftleştikten sonra diğer erkeklere gerek kalmıyor; iğnesi falan da yok. Üretime katkısı da yok. İşçi arılar tarafından kovan dışına kovuluyor ve kısa zamanda ölüyorlar. Yani üretime katılmayana yaşama hakkı tanınmıyor.
*
Bir işçi arının ömür boyu, çay kaşığının küçük kısmını doldurabilecek balı toplayabildiğini yazdık. Koca kovanları dolduran arılar kilolarca balı nasıl toplayabiliyor? Sayılarının çokluğu ve bu çok sayının birlikte çalışması sayesinde…
Bu “Damlaya damlaya göl olur!” sözcükleri ile vurgulanan durumu çok aşıyor.
Arılardan alınacak çok ders var. Anarşisiz, terörsüz, birlikte çalışınca; başarılamayacak iş yok. Buna eklenecek laf da yok…
En güzel günler sizlerin olsun…