“Zulüm ile abad olanın sonu, kahır ile berbat olur.”

(Zulüm asla payidar olmaz, zalim asla felah bulmaz.)

Zulüm: Hakkı, hukuku, adaleti, kanunları, maddi ve manevi insani-İslami ve ahlaki kuralları yok sayarcasına acımasızca hakkı çiğneyip başkalarının –insanların- hayvanat ve haşeratın canına, malına, namusu-şeref ve izzetine saldırmak, hatta canına kıymak,  nahak yere kan akıtmaktır. Masumların, mazlumların gözyaşları üzerine saltanat kurmaktır ki, işte bunlara kişi, kişiler ve toplumlara zalim ve zalimler denir. Bunlar dünyada en acımasız, asi, katı yürekli, taş kalpli insanlar olup dünyada en hacil (itibarsız) ahirette en zelil imanla ölseler bile korkunç cehennemden en son çıkabileceklerdir ki, zaten bunların imanlı ölebilmeleri bile zor, hatta imkansızdır. O zaman ahirette nasipleri olmayıp ebedi cehennemdedirler. Tabi ki inançları yoksa işte zevkle zulmedenlerin sonları dünyada da ahirette de nasipsiz berbat dayanılmaz bir cehennem azabının talipleridirler.

Zalim karanlıkta kalmış, vicdanı paslanmış. Ruhu, izanı, vicdanı, fikri, hareketleri kurum gibi siyahlaşmış. İnsanların, grupların, toplumların adi kişilerin adıdır. Bugün emperyalist güçlerin açıktan ve gizli olarak maddeten ve manen finanse ettikleri ve yeryüzünü kasıp kavuran yüce milletimizin baş belası, binlerce vatan evladının çiçeği burnunda, geride gözü yaşlı, bağrı taşlı ana-baba, eş, dul, yetim ve öksüzlerini çığlıklar içinde bırakan terörizmin yaptıkları en büyük zulümdür.

İsrail’in Filistin halkına dengesiz güçle yaptıkları acımasızca çoluk, çocuk, genç, yaşlı, hamile demeden öldürdükleri zalimlik de zulmün en aşırısıdır. Tarih bunun şahididir ki, bu zulmün cezası asla ahirete kalmayacaktır. Bu husus Kur’an ayetleri ile sabittir.

Firavunun İsrailoğullarına Kıptilere yaptığı Kızıldeniz’de zalimlerin boğulmasına rağmen Yahudilerin Tih Sahrasında isyan ve zulümleri nedeniyle 40 yıl sefaletten sonra helak olmaları, Babil sürgünü, Hitler’in soykırımını yaşamış ama yine ibret almamış olan Yahudi yöneticileri Filistinli masumların kanlarını akıtmışlar, masum bebeklerin canlarına kıymışlardır ki, Allah buna asla ve asla razı olmaz. Allah zalimin dinine ve diline gücüne bakmaz. Er veya geç intikamını alır.

Bu konuyu belgeleyen olayları açıklayan bu seri yazımızı mutlaka sonuna kadar okumalı ve çocuklarınıza anlatmalısınız. Çünkü zulmün iyisi, terörün seninki benimki olmaz. Böyle iki yüzlülüktür ki Allah’ın katında böyle bir şey olamaz. Bu ancak zalimlerin işidir ki, asla payidar olamazlar.

Terör zulmü bugün uluslararası boyuttadır. Bunun sebebi terörden medet uman emperyal güçlerin işidir. Bazen de yerli ahmakların bilmeden zulme çanak tutmalarındandır. Bu dert çaresiz değildir.

Cenab-ı Hak bunun da çaresini bizlere ihsan etmiştir. O da şudur: Kişi, kişiler, ulus, uluslar, yüreği yananlar, yürekleri yanmak için sırada bekleyenler akıllarını başlarına alıp ‘beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın’ manyaklığından kurtulup bugün bana, yarın sana, sizlere prensibine sarılarak aralarındaki problemleri, hak ve adalet üzere halledip gerçek çizgisinde birleşmeleri, yüreklerinin topluca birlikte atması ile bu sorun mutlaka çözülecektir. Tarih bunun şahididir. Yoksa zalimler zulmün karanlığını her yerde değişik şekil ve biçimlerle zulme devam ettirecekler, kan döküp can almaya devam edecekler, kan, gözyaşı, ızdıraplar sürecektir.

Yüce Türk milletinin tüm insanları 7’den 77’ye İstiklal Savaşında tek yürek çelik bilek oldular ve zalimleri, işgal ettikleri kutsal vatan topraklarından yedi düveli sürüp çıkardılarsa, yine aynısını yapmaya muktedirdir. Tek çare; birlik, beraberlik, kardeşlik çizgisinde vatanın bölünmez bütünlüğünde şartsız birleşmeleridir. Terörü besleyen kaynakları yerinde kurutmak, ekonomik, sosyal, siyasal adaleti sağlamak, bölüşüm ve paylaşımı yaygınlaştıracak yokluk, kıtlık, açlık vs gibi sorunların çözümüne odaklanmaktır. Hiç bir bahane vatanın bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin, demokrasinin yıkımına asla sebep olamaz. Aksi halde 5000 yıllık Türk tarihinde sayısız tecrübelere sahip olmuş bir millet olarak çok büyük deneyimler sahip olduğmuuz gerçeğinden hareketle, Atatürk’ün dediği gibi “Sahip olduğun güç, kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur” Onun için; “zulmün ateşi küllenir ama sönmez. Lanet olsun onu üfleyip alevlendirenlere” diyor R.SAV.

*

Bu yazı dizisindeki amacımız zulmün asla payidar olamayacağını, zalimin felah bulamayacağını vurgulamak, zalimlerin dünyada yaptıklrı zulümlerin cezasını çekmeden ölmediklerini, neticelerinin çok acıklı bir şekilde can verdiklerini örnekleri ile okurlarımızın iddialarına sunmak ve onları zulümden, zalimden korumak, asla ve asla zulme sapmamalarını, zalimi desteklememelerini temin etmek için milletimizi, insanımızı bu beladan korumaktır. İnşallah bu yazıyı herkes okur da ibret alır.

1-İstiklal mücadelemizden bir örnek:

Yunanistan’ın birinci Kralı 1. Aleksandros’un ibretli ölümü ilk örnek olsun. “Okuyun da ibret alın ey akıl sahipleri.”

Güzel vatanımız herkesin bildiği gibi yedi düvel tarafından işgal edilmiş, İç Anadolu’da sadece Çorum, Yozgat, Çankırı, Kastamonu ve Sinop gibi 67 vilayet kalmıştı. Yunan askerleri Polatlı’ya kadar gelmişlerdir. Ege bölgesi özellikle İzmir, Yunanlılarca işgal edilmişti. Kurtuluş Savaşı acımasız düşmana karşı bütün şiddetiyle devam ediyordu. Baş düşmanlar İngilizler ve Yunanlılar bayram ediyorlar, saraylarda partiler düzenleyip içkiler içtikleri meclislerde kutsal vatanımızın işgalini kutluyorlardı. Karar verilmişti. Yüce Türk milleti Anadolu’dan atılacak ve tarih sahnesinden silinecekti.

Yüce Türk milleti düşmanlarının gözünde yok olmak üzereydi. Bin yıllık yurtlarından Türk milleti atılacaktı. Bu amaçla Yunan Kralı 1. Aleksandros Yunan kraliyet sarayında geniş kapsamlı ve katılımcı bir gece tertip etti. Türkiye’yi işgal eden devlet temsilcilerinin ve yandaşlarının katılımı sağlandı. Özellikle İngiliz Başkanı Lord Core, Yunan Başbakanı Venezilos ile anlaşıp 50 bin kişilik birleşik itilaf devletleri ordusu ile Türkleri Anadolu’dan atmaya karar verdiler.

(SÜRECEK)