Yunus ne güzel söylemiş;

DÖVENE ELSİZ GEREK

SÖVENE DİLSİZ GEREK

KOYUNDAN YAVAŞ GEREK

SEN DERVİŞ OLAMAZSIN

SEN HAKKI BULAMAZSIN

diyor.

Mevlana Hazretleri de der ki;

EY İNSAN, KENDİNE GEL, HOŞGÖRÜLÜ OL. KİMSEYİ SUÇLAMA, KİMSEYİ YARGILAMA.

GÖRMEZ MİSİN YÜCE ALLAH’IN İRADESİNİ SABAHLEYİN GÜNEŞ DOĞUYOR

HAYVANATI, HAŞARATI, DOĞAYI İNSANLARI AYDINLATIYOR. HİÇ KİMSEYİ DIŞLAMIYOR. EY KULUM, BUNCA NİMET VERDİM, KAŞ VERDİM, GÖZ VERDİM, SEN İSE BENİ İNKAR ETTİN, İNANCIN YOK, SANA GÜNEŞİMİ, HAVAMI, SUYUMU ELİNDEN ALIYORUM DİYOR MU? DEMİYOR. YANİ ALLAH CC. KULLARINI HOŞGÖRÜYOR.

O Allah ki Rahman sıfatını böylece tecelli ettiriyor. Bu sıfatın bize yansıması ise hoşgörüdür. Bizim de Cenabı Hakkın sıfatı üzerine hareket etmemiz gerekir. Öyle ise biz insanlar, biz aciz insanlara ne oluyor ki kişileri araştırmadan, sormadan, incelemeden, bilmeden yargılıyoruz. Yargısız infaz yapıyoruz. İslam bunun adına nefis terbiyesi, yani tezkiye, tasfiye, içimizdeki kötülükleri atmak, nefsini putlaştırmamak, nefsini put yapan insanlar ben ben diyenler, hoşgörüden uzak duranlar asla felah  yani kurtuluş bulamazlar. Bu sözler Mevlana hazretlerinindir.

Ve Hadisi Şerifi ekliyor:

“HASİBU KABLE EN TUHASEBU”, yani, Kimsesizi hesaba çekmeden kendinizi hesaba çekiniz, öfkenizi yeniniz, böylece zafer bulursunuz. Hiç kimse size hesap soramaz.

Hoşgörülü olmanın ikinci şartı;

Fertlere ve topluma karşı suhizanna, kötü kanaat, kötü düşünceye dayalı olarak insanların kusur ve ayıplarını araştırmamak, onların gıybet ve dedikodularını yapmamaktır.

Bu temel bir kuraldır. Aynı zamanda İslam’ın haram kıldığı emirlerdendir. Ayıp, araştırmaktan ve gıybetten uzak durmaktır. Hucuret Suresinin ayetleri buna delildir.

(Hucurat 6. Ayet, Sh.515)

“Ey Müminler. Fasıkın birisi size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırınız. Yoksa bilmeden, bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra pişman olursunuz. Ama iş işten geçmiş olur.”

(Hucurat 12. Ayet)

“Ey iman edenler! Kötü zandan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını araştırmayın, tecessüs yapmayın, arkadan çekiştirmeyin. Biriniz ölmüş kardeşinin ölü etini yemek ister mi? işte bundan tiskindiniz değil mi? Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah tövbeleri kabul eder” buyuruyor.

Evet, dünyada peygamberlerin dışında hatasız kul yoktur. Peygamberler masumdur, günahsızdır. Onun için hatasız kul olmaz denmiştir. Herkesin mutlaka bilinen veya bilinmeyen bir kusuru vardır. İnsanlar kusurlarının araştırılmasını hatta kendilerine söylenmesinden asla hoşlanmazlar. Elbette ki kusurları söylemek gerekirse bunun da bir usulü bir yöntemi vardır.

TECESSÜS VE ZAN MANEVİ BİR HASTALIKTIR. Hoşgörünün önünde en büyük engellerden birisidir. Bilhassa arkasından konuşmak, kişiyi çekiştirmek, çok daha tehlikelidir. Yeri gelmişken çok ilginç ve enteresan yaşanmış bir olayı insanların suç ve kusurlarının araştırılması ile ilgili hadiseyi arzetmek isterim:

Bu olay Hz. Ömer R.A. hazretlerinin halifeliği zamanında bizzat Hz. Ömer’in yaşadığı bir olaydır. Bu da şudur:

Bilindiği gibi bütün dinlerde özellikle de İslam dininde içki, kumar, zina, uyuşturucu gibi sekir veren serhoş eden kötü alışkanlık yapan tüm maddeler yasaklanmıştır, yani haramdır. Bakara Suresi 219, Nisa Suresi 43. ve Maide 90-91. Ayetler:

“Ey iman edenler! Şarap-içki-kumar, dikili taşlar, putlar, fal okumak, şans oyunları şeytan işidir, pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşanlık sokar. Sizleri Allah yolundan, zikirden, namazdan alıkoyar. Bunların kötülüğü açıktır. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”

Buna rağmen kronik nitelikte olan kötü alışkanlıklara maalesef alışmak kolay, ama bu alışkanlıkları terk etmek ise son derece zordur. Tıbbi bir hastalıktır, tedavi gerektirir.

(SÜRECEK)