Yine yeni bir yerel seçimin arifesindeyiz.  Türkiye çok seçim gördü. Her seçimin o günün ve dönemin özgün koşulları gereği önemi vardı. Bu günkü yaşam biçimimizin geçmişte kullandığımız oyların, ya da bizden öncekilerin kullandığı oyların eseri olduğunu bilmemiz gerekiyor. Geçekten seçim mi yapıyoruz? Yoksa seçim yapıyormuşuz gibi mi yapıyoruz? Seçtiklerimizde gerçekte halkın etkisi nedir?

Nice seçimler geldi geçti ve yenileri de olacak. Bu güne kadar olana bakarsak önümüze birileri, birilerini koyuyor, seçin bunu diyor. Biz de seçim yaptığımızı sanıyoruz, birilerini seçiyoruz. Bu seçilenler ön seçimle mi geliyor? Her partinin, parti liderinin dayattığı adayı seçmek demokrasi midir? Seçtiklerimiz halkın tercihi mi? Yoksa parti liderinin dayattığı adayı seçmekle halk seçim yaptığını mı sanıyor? Yönetenler de seçim yapıyormuş gibi yapıyorlar.

Aday dayatma formülü, o parti, bu parti değil, sözde demokrat geçinen, tüm partilerde de böyle artık, ülkemizde ne yazık ki. Daha da aslına bakarsanız kentin, ilin, ilçenin getirimini kim kimlerle nasıl bölüşecek onun kavgasıdır yapılan adaylık tartışmaları.

Halka getirilecek olan mutluluk, refah, iyileştirme edebiyatı işin sosudur. Her ülkenin haliyle doğal kaynakları vardır, örneğin, petrol, diğer madenler, doğalgaz vb gibi. O ülke insanlarına bu kısmen dağıtılsa da gerçekte ortada bir şey yoktur. Ulusal gelirden alınan pay gibi veriler yayınlansa da, halkın gerçekte aldığı veriler veya pay değildir bunlar.

Önümüze konan genel başkanların belirlediği aday listeleridir. Halk olarak bizler belirlemedik bu adayları. Genel başkanlar hazır koydu önümüze. Ön seçim ve demokrasinin olmadığı ülkelerde durum hep böyledir. Genel başkanın ya da ekibinin önünde en iyi ceketini düğmeleyip, dört büklüm olan, gözüne giren ve en iyi takla atmasını beceren adaydır.

Partinin genel başkanı ve ekibi belirlemiştir kentin, ilin, ilçenin getirisi kimlerle paylaşılacak. Ön seçim ve demokrasinin olmadığı ülkelerde, halk ta sahnenin oy veren kesimini oluşturur ve oyunu vererek mutlu sona gelinir. Seçen halktır, mutlu olan değil elbette.

Değerli okuyucular şu an bir seçim yapılacak. Fakat tüm partiler YSK’na (Yüksek Seçim Kurulu) ön seçim yapmayacaklarını bildirmişlerdir. Ön seçimsiz seçime giren partiler, halkın karşısına çıkıp boşuna demokrasi vaadi yapmasınlar.

Doğal olarak parti genel merkezinin belirleyeceği bir kota olmalı, özel elemanlar gerekebilir, mimar, mühendis, hukukçu, sağlıkçı, ekonomist… Gibi… Fakat bu kotanın en çok yüzde elliden de fazla olacak hali yok. Anketlerle temayül yoklaması yaptık aday belirlerken, falan, bir kandırmacadan ibarettir. Mevcut sistem ne gençlerin ne de yetenekli, liyakat sahibi kişilerin önünü açar bu yöntemle.

Sanki bir tiyatro sahnesi, her 4- 5 yılda bir sahne kuruluyor. Eser belli, sahne belli, konu belli; seçim oyunları. Yönetmen kurguyu güzel kurmuş. Adayları da o belirlemiş. Sahnede oy vermekten gayri hiçbir seçeneği olmayan halk, her seçim sonunda yandım anam türküsü söylüyor.

“Yaktınız bizi yanasıcalar” diyene kadar da bu böyle devam edecek.