Vur-kaç bir savaş terimidir. Taktik eylemler gerektirir. Klasik savaş taktiklerinin dışında, özel bir ekip tarafından düşmana zarar vermek üzere bir akın düzenleyip, düşmanın karşılık vermesine fırsat vermeden kendi üssüne dönmesidir. Amaç düşmana olabildiğince yıkıcı bir darbe vurmaktır.

Savaşa karşı bir birey olarak tüm savaş taktiklerine ve militarist anlayışlara uzak duruyorum. Onaylamıyorum. Tüm dünya sorunlarının karşılıklı diyaloglarla ve anlaşmalarla çözümlenmesinde yarar görüyorum. Benim için insan yaşamı en önceliklidir.

Birbirine benzer olayların sık aralıklarla yinelendiği bir ülke olduk.

Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, 30 Kasım'da İstanbul'daki Aksaray Kennedy Caddesi'nde trafikte seyir halindeyken 38 yaşındaki Yunus Emre Göçer'in kullandığı motosiklete arkadan çarpmış, kaza sonucunu ve yuvarlanıp sürüklenen Yunus’un sağ olup olmadığını umursamadan olay yerinden kaçmış, yaralı olarak hastaneye kaldırılan Göçer 6 Aralık'ta hayatını kaybetmişti. Bu cumhurbaşkanı oğlunun bilinen/ bilinmeyen güçlerce korunduğuna dair bilgiler gelmişti. Durumu kurtarmak amacıyla ülkeye gelip yargı karşısına çıkarılan oğul Mahmud, yargıdan 27.300 TL ödeyerek hiç tutuklu kalmadan serbest bırakılmıştı. Genç bir babanın yaşamına 27.300 TL biçilmişti. Ne yargılama amma? İnsan yaşamı parayla ölçülmüş! Bu olay kamuoyu vicdanını yaralamakla kalmamış yargımızın içine düştüğü durumu da ortaya sermişti.

Şimdi bir benzer olay yaşıyoruz.

“Yazar Eylem Tok ve estetik doktoru Op. Dr. Bülent Cihantimur’un 17 yaşındaki oğlu dört gün önce İstanbul’da (sürücü belgesi olmadan kullandığı) ciple emniyet şeridinde duran gruba çarptı. Kazada bir kişi öldü, dört kişi yaralandı. Tok oğluyla beraber sabaha karşı Mısır’a kaçtı.” (internetten alıntı)

Mısır’dan da uçağa atladıkları gibi ABD’de aldılar soluğu. Neden ABD?  Çünkü ülkemizle ABD arasında suçluların iadesi anlaşması yok.

Bildiğimiz gibi Pensilvanya sakini de kırmızı bültenle aranmakta, ancak yıllardır iade edilmemektedir.

Suçlu delikanlı T.C ve annesi hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından yakalanma kararı verildi ve  kırmızı bültenle Interpol’e bildirildiler. ABD yetkilileri izin verirse ülkeye dönecekler ve anne Eylem Tok’un ifadesine göre yargılanacaklar.

Kullandıkları ATV araçları arıza yapınca emniyet şeridinde duran ve içindeki beş kişi araç ile ilgilenirken hem araca hem de beş gence çarpan evlat T.C kazada bir gencin, Oğuz Murat Avcı’nın, ölümüne, diğerlerinin yaralanmasına sebep oldu. Polisin incelemesine göre T.C.’yi kaza mahallinden alıp götüren annesi Eylem Tok’tu.

“Tok ve oğlu saat 03:00 sıralarında İstanbul Havalimanı’na gitti. İkili 04:30 sıralarında Mısır uçağına bindi.” (Hebertürk)

Oğul T.C lüks bir cip kullanıyordu, ölümlü kazaya neden oldu. Hemen arkasından gelen Anne Eylem Tok oğlunu kendi arabasına alıp, cipi özel sürücüsüne vererek olay yerinden uzaklaştı. Bu arada yaralıların ve yaşamını kaybeden Oğuz’un cep telefonlarını da yanlarına aldı. Böylelikle kendilerine zaman kazandırmış oldu. Yaralılara ise dram yaşattılar ve genç bir baba yaşamını yitirdi. Oğul T.C araç kullanırken içkili miydi veya madde kullanmış mıydı? Nasıl ATV araçlarını ve etrafındaki gençleri görmemişti? Anne neden hemen arkasından başka bir arabayla izliyordu? Anne ve oğul olayın sıcağı sıcağına süper bir hızla yurt dışına nasıl çıktı/çıkarıldı?

Şimdi konunun özüne gelelim:

1.       Yaralıları kaza yerinde bırakıp kaçmak ne demek?

Etik değer (ahlaki ölçüt) nedir? Bir yazarın böylesi bir durumda sağduyulu davranıp öncelikle sağlık ekiplerini ve trafik polisini araması gerekmez miydi?

2.       Varsayalım ki sağlık ekibi, cankurtaran yetişmedi, kendisinin yaralıları sayrılıkevine/hastaneye götürmesi gerekmez miydi?

3.       Oğlunu apar topar kaza yerinden kaçırması ne anlama geliyor? Öncelik yaralı insanların  yaşamını kurtarmak olmalıydı. Bu davranış toplumda ahlaki bir çürümeyi sergiliyor. Adalet (varsa) adil yargılanma yapılmalıydı. Yasal olmadığı bilindiği halde 18 yaş altındaki ergen T.C ‘ye neden o cip teslim edildi?

4.       Anne ve oğulun yurtdışına kaçmasına göz yumulmuş mudur? Korunduklarına ilişkin duyumlar var. Uçak biletleri, havaalanına ulaşım kimler tarafından sağlandı, bu arada polis ekiplerinin arama yapması kimler tarafından engellendi?

5.       Havaalanında denetimden nasıl serbestçe geçebildiler?

6.       Kırmızı bültenle aranma kararı neden geç verildi?

7.       Kaçaklar neden Mısır’dan ABD’ye geçti? Mısırlı yetkililerin geri gönderme olasılığı mı vardı?

8.       Eylem Tok’un siyaset, tarikat bağlantısı nedir? Süleymancılar ile bağlantısı nedir?  İnsanın kafasında Pensilvanya şüphesi doğuyor.

9.       Adı çağdaş yazarlar arasında pek duyulmamış olan Eylem Tok’un kitaplarının tamamının bir tarikat tarafından atın alındığı doğru mu? Böylelikle kitap çoksatanlar listesine girdi mi?

10.   Rauf Baysal adının Eylem Tok ile bağlantısı nedir?

11.   24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle suikast sonucu öldürülen rahmetli Uğur Mumcu’nun çokça söz ettiği tarikat-siyaset-ticaret üçlüsü ile mi karşı karşıyız?

Bütün bu sorular yanıtlanırsa olay aydınlatılabilecektir, elbette ki suçluların ülkeye dönmesi ve adil bir yargılamayla.

Umarım Somali cumhurbaşkanının oğlunda izlediğimiz pis kokulu gelişmeler yaşanmaz.

Sami Aydoûan Vur Ka‚