Çok izlenen TV kanallarının birinde haberleri izliyorum.

Haberleri sunan sunucu: ‘toplam talebin’ karşılığı ‘aggregate demand’ sözcüklerini söyleyecek bir türlü becerip söyleyemiyor.

Söyleyemedikçe komik oluyor.

Sinirleniyor, kızıyor, kendi kendime söyleniyorum.

Telaffuz edip söyleyememen bir yana, Türkçesi dururken ne diye yabancı dildeki karşılığını söylemeye çalışıyorsun be hey garip sunucu.

Türkçesi dururken, yabancı dildeki karşılığını söyleyince; sana kültürlü deneceğini mi sanıyorsun be hey zavallı…

Deyip, duruyor, sonunda televizyonu kapatıyorum.

*    *    *

Ulu Önderimiz Büyük Atatürk, “Türk Ulusundanım diyen herkes, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.” demiştir.

Son yıllarda hemen hemen her alanda başlayan batı taklitçiliğinden en fazla zarar gören alanlardan biri de Türkçemiz oldu / oluyor.

Giderek kendi dilimizden kopuyor / koparılıyor ve yabancılaşıyoruz.

… …

Bunun sorumlusu “şudur” ya da “budur” demek de yanlış bence. Hangimiz, hangi kurum suçlu değil ki.

Halkının dilini koruma yönünde hiçbir önlem almayan devlet mi; yabancı sözcükleri gözümüze gözümüze sokan basın-yayın kuruluşları mı; Türkçe karşılığı olmasına rağmen, yabancısını kullanmayı marifet sanan bizler mi?

Söyler misiniz, suçsuz olan hangimiziz?

Türk demek, Türkçe demektir.

Ülkesini ve de ülkesinin yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmak zorundadır.

Zorundadır diyoruz.

Çünkü ulus olmanın gereği, bağımsız dile sahip olmaktan geçer.

… …

Lafa gelince Türklüğümüze laf söyletmiyor, bu konudaki en küçük bir sataşmayı bile kabullenmiyor, tepkinin dik âlâsını gösteriyoruz.

Sokaklara çıkıp elimizde Türk Bayrağı ile yürüyüşler yaparak ilgili ülkelere boykot kampanyaları başlatıyor, internetten tükürük iletilerine boğuyoruz.

Peki, ama ya sonrası…

Hani, bilinen bir söz vardır: Türk gibi başla, Alman gibi devam et, İngiliz gibi de bitir.” diye.

Diğer ülkeleri bilemem ama bizim için aynen geçerli. Türk gibi başlayıp, yine Türk gibi bitiriyoruz.

Yani fiyasko.

Türk demek, Türkçe demektir. Türk, her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşulmalıdır. (M. Kemal Atatürk)

Caddede yürürken, dükkân isimlerine baktıkça insanın yüreği burkuluyor.

Gençlerin konuşmalarına kulak verdikçe, içiniz “cız” ediyor.

Hele hele karşılıklı yazıştıkları iletilerine tanık olunca tümden çığırdan çıkıyorsunuz.

… …

Anlayamıyorum, bizim eğitim sistemimiz bu kadar mı kötü, Türk kimliğimize ve Türkçemize bu kadar mı yabancı?

Bir eğitim gönüllüsü olarak gördüklerim karşısında utanıyor, nerede hata yaptığımızı düşünüp duruyorum. Çünkü hepimiz sorumluyuz bu acınası durumdan.

Türkçe konuşmayan bir insan; Türk vatanına, Türk topluluğuna bağlılığını iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz. (M. Kemal Atatürk)

Her şeyin devletten beklenmemesi gerektiğini ben de kabulleniyorum ama bu gerçek devletin hiçbir şey yapmayacağı anlamına da gelmiyor. En azından dükkân tabelalarının Türkçe olması zorunluluğu getirilebilir.

Türk Dil Kurumu’yla dalga geçip ödeneklerini kısarak sindirmek yerine, dilimize yerleşen yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını üretmesine yardımcı olunabilir.

Ama işin en önemli kısmı bizlere düşüyor.

Milliyetçiliği laf olmaktan çıkarıp hayata geçirebilmenin ön koşulu dilimize sahip çıkmaktır.

Dilimizi sahiplenmemiz halinde, hiçbir güç dilimize dokunamaz.

Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk ulusunun temeli Türk dilidir.

Dilini kaybeden bir millet yok olmaya mahkûmdur.

Şöyle bir bakın diğer ülkelere.

Örneğin Fransızlara…

Dilleri konusunda ne denli duyarlılar.

Televizyon kanallarında Fransızca alt yazılı film oynatmazlar. Mutlaka Fransızcaya çevirip öyle yayınlarlar.

Gazete editörleri arasında mutlaka Fransızca dil uzmanı vardır ve yazılardaki yabancı sözcükleri ayıklayıp öyle yayınlarlar.

Eğitim kurumlarında da aynı titizlik vardır.

Öğrencilerine çok iyi derecede İngilizce öğretirler ama dil dersi dışındaki tüm dersler Fransızca olarak okutulur.

Bu ülkede ana dili Fransızca olmayan okulların açılması büyük ölçüde kısıtlanmıştır.

Sözün özü dilimize sahip çıkmak zorundayız.

Yabancı sözcükler kullanmak marifet değil.

Marifet kendi öz dilimizi kullanmaktır.

Hava atmak için yabancı sözcük kullanmak; bilgili olduğunuzu değil, kişiliksiz olduğunuzu gösterir.

*     *    *

Bakın bu konuda yazar ve düşünürler neler diyor.

… …

* Bir dilin kuvveti, yabancı olanı itmesi değil, onu yutmasıdır. (Goethe)

… …

* Bir ülkeyi yenmek istiyorsanız dilini tahrip ediniz. (Konfüçyüs)

… …

* Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin! (Oktay Sinanoğlu)

… …

* Birçok yabancı dil bilirim. Bu diller arasında Türkçe öyle farklı bir dildir ki yüz yüksek matematik profesörü bir araya gelerek Türkçeyi yaratmışlar sanki. Bir kökten bir düzine sözcük üretiliyor. Türkçe öyle bir dildir ki başlı başına bir duygu, düşünce, mantık ve felsefe dilidir. (Prof. David CUTHEL)

… …

* Türklüğün vicdanı bir;

Dinî bir, vatanı bir;

Fakat hepsi ayrılır

Olmazsa lisanı bir.

(ZİYA GÖKALP)