Ölen ve mezara konan bir kişi için kabirler iman, Allah’a ve amentü denen inanılacak kesin mutlak iman esaslarına ve bunların doğal sonucu olan güzel işler, sevaplarla günahlardan arınmış olarak mezara girmenin bir insan, bir mümin için olmazsa olmaz olan, inanç ve ameli salihlerle kabre girebilmeleridir. Kıyamete kadar mekanlarımız olan kabir hayatımızın huzurlu ve mutlu geçmesi için temel iki esas vardır. Birincisi; iman ve inançtır. Yani Kur’ani esaslardır. Diğeri ise; yararlı, sevaplı işlerden  dolayı defteri ameli müyin hayırla doldurulmuş olmamız şer ve günahlardan arınmış olmamız şarttır. Aslında cehennemden azat cennete girmenin yolu da budur. İnsanın kabri iman ve salih amel sahipleri için cennet bahçesi, inkarcılar büyük günah işlemiş, tevbe etmemiş kul hakkı ile ahirete göçmüş olan asiler için cehennem çukuru olduğunu R.SAV. buhari şerifte (Kur’an’dan sonra en büyük İslami kaynaktır) bildirmiştir.

İnsanların kabirlerinde ne kadar kalacakları; ne Kur’an’da ve ne de R.SAV. tarafından gün-sene adet olarak bildirilmemiş, ancak mutlak kesin olan kıyametin kopması, sonra bir müddet daha bekleyip adına Haşır denilen Yeniden dirilişle ruhların tekrar cesetlere hulül etmesi (girmesi) ile herkes imanına ve ameline göre fiziki şekiller olacaklardır. Dirilecekleri Kur’an ayetleri ve sahih R.SAV.in sözleri ile bildirilmiştir.

Dünya hayatı, kabir hayatı, mahşer hayatı, cennet ve cehennem hayatı ile ilgili binlerce sahifelik eserler yazılmıştır. Biz sadece az ve öz olarak insan hayatının yol çizelgesini vermekle yetiniyoruz. Arzu eden kardeşlerimiz bu eserleri okumalı veya ehline sorarak bilgi edinebilirler. Biz sadece yol haritası veriyoruz. İnsanların geleceği mutlak olan ölüm, kabir, mahşer, cennet ve cehenneme karşı hazırlıklı olmamızın önemini anlatmayı amaçlıyoruz. Ne mutlu şu kimselere ki; kendilerine geleceği kesin olan ölüm, kabir, mahşer gibi gerçeklere hazırlıklı durumdalar.

İslam’da ahiretle ilgili iki kesin kural vardır. Bunlardan birisi; imandır. Allah’a ve resulullaha ve onların bildirdiklerine şeksiz şüphesiz inanmak ve bu inancın gereği üzere yaşamak, bu fani alemden ebedi aleme, özellikle sağlam bir imanla göçmektir. Müminlerin ana gayeleri hep bu olmuştur. Bu yazımızın amacı da budur.

Kabir ahvali ile hep şu soru sorulmuştur. Beden kabirde çürüyüp toprak oluyor. Ruh ne oluyor? Zaten esas olan beden değil, ruhtur. Mahşer bölümünde anlatılacağı üzere, insanın bedeni izafidir. Yani şekli hep aynı değildir. Dünyada yakışıklı, dünya güzeli olabilirsin ama yarın dirilişte insanlar imanlarına ve yaptıkları işlerin güzelliklerine göde beden-vücut sahibi olacaklar. O bakımdan ameli güzel olanın dünyada da, kabirde de, ahirette de mutluluğu kesindir.

Eğer imanı, inancı, ameli yoksa, isyanı, günahı çoksa ister dünyada, ister kabirde, isterse mahşerde olsun işi haraptır, sonu azaptır. Ölülere ait ruhlar imanlı ise kabirlerde serbest kalıp kıyamete kadar sanki dünya hayatı gibi yaşama şansları olacaktır. Kabirden açılan bir pencere ile cennetteki yerine seyrederek cennete gireceği anı iple çekecektir. Eğer iman yoksa, Allah korusun cehennem kabirden açılan encereden korkunç yerini görerek ruhi bir azap içinde olacaktır. (Fatır Suresi 46. Ayet’te Firavunla ilgili cehennemdeki yerini görme olayı delalet etmektedir.)

R.SAV.in birçok müjdeleri ile iman ehli mezarda cennet bahçelerinden bir bahçede yaşar gibi kabir hayatını sürdürecektir.

SÜRECEK