CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta kapısına giderek paramiliter (yarı askeri bir yapılanma ve gönüllülerden oluşan silahlandırılmış kişiler ve örgüt) olduğunu söylediği ve ‘terörist yetiştirmekle’ suçladığı SADAT. Pusu, baskın, yol kapaması ve sabotaj gibi ‘gayri nizami harp’ teknikleri konusunda eğitim veren, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yetişemediği yerlerdeki boşluğu doldurmayı, kendine görev edinen şirket, son yılların en çok tartışılan konusudur. Seçim güvenliği konusunda SADAT bir daha gündemdedir. CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu seçimlere dönük ALTIN hamlesini yapmıştır. Bunun anlamı “HİLE VE TOPLUMA KORKU SALARAK, HUKUK DIŞI YÖNTEMLERLE seçimleri alamazsınız” demektir.

Açıkça görülüyor, iktidar seçimlere bir korku iklimi yaratarak gitmek istiyor. Canan Kaftancıoğlu’nun, cezalandırılması, Selahattin Demirtaş’ın tutsak edilmesi, Gezi Olayları ve mahkûmiyetleri, Montrö nedeniyle amirallere açılan davalar, 28 Şubat davası nedeniyle yaşlı generallerin cezalandırılması, paramiliter örgüt SADAT’la organik bağlar, seçimlere yönelik bir korku ikliminin yaratılmasına dönük, ipuçlarını vermektedir. Otoriter anlayışın sonucu olan bu uygulamaların tümü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kararlarına aykırıdır. Türkiye de bu mahkemenin üyesidir.

SADAT’ı Türkiye’de 28 Şubat 2012’de, emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi kurdu. Kurucusu Saray’ın güvenlik danışmanlığını da yaptı. Yönetim kurulu başkanı ise oğlu Melih Tanrıverdi. ASDER ve ASSAM SADAT’ın sivil kolları olarak biliniyor. Adnan Tanrıverdi imzalı anayasa taslağı, 28 Aralık 2011’de TBMM’ye gönderilmişti. Rejim değişikliğini hedeflemekte, Mehdi’nin gelişinin koşullarını hazırlamakta olan SADAT, başkenti İstanbul olan bir İslam Ülkeleri Konfederasyonu kurma hedefini 2019’da ilan etmişti.

Sedat Peker açıklamalarında SADAT’ın Suriye’de El Nusra militanlarına silah gönderdiğini açıklamış. Şirketin yöneticisi Melih Tanrıverdi bunu inkâr etmemiş, MİT ve Savunma Bakanlığına bilgi verdiklerini belirtmişti. Siyasi gözlemciler SADAT’ın denetlenmediğini, hatta 15 Temmuz sonrasında “TSK’nın yapılandırılmasında önemli roller oynadığını” belirtiyorlar.

MİT eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, Birgün Gazetesi’ne verdiği bir röportajda, dış bağlantıları göz önüne alınca “Savaş suçu niteliği taşıyan bazı fiillerde SADAT izinin bulunduğu” iddiasındadır. Diğer taraftan AKP Genel Başkanı Erdoğan “Hafter’e karşı bizim orada farklı ekibimiz var” demişti. Bu açıklama Cevat Öneş’in tezini doğruluyor. Farklı ekibin adı nedir? O ekip SADAT olabilir mi?

Hal böyleyken kamuoyuna yansıyan bu gelişmeler, AKP’nin dış politikası ile birebir örtüşüyor. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup konuşmasında "SADAT’ın yöneticileriyle yakından uzaktan hiçbir alakam yok" dedi. SADAT kurucusunun, yıllardır baş danışmanı olduğunu sanırım unuttu!.. Aynı masadaki fotoğraflarını da unuttuğunu kabul edelim! Suç örgütü olarak SADAT ateşten topa dönünce, şimdi kimse eline almak istemiyor. Zira kim eline alırsa, elini yakıyor.

AKP Genel Başkanı’nın tanımıyor oluşunu da bu bağlamda değerlendiriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun SADAT hamlesi altın değerindedir. Seçimlerin güvenliği, korku iklimini dağıtmak açısından önemliydi. Belli ki bu altın hamlelerin arkası gelecek.