Eski Ticaret Kanunumuzda da yer alan ancak, Yeni Ticaret Kanunumuzda daha geniş yer verilen anonim şirketlerin bilanço yapıları itibari ile "borca batık" olmaları halinde şirket yöneticilerinin yapması gereken işlemlerin yapılmaması halinde şirketi bazı sürprizler beklediğini açıklamaktadır. Çok fazla bilinmeyen bu hususlara uyulmaması yöneticilerin hukuki ve cezai sorumlulukları olduğunun bilinmesi şirketleri yasal sıkıntıya sokacağından bu husus üzerinde durmak istiyorum.
Borca batık olma durumu şudur; şirket aktifleri ( varlıkları) deftere kayıtlı değerleriyle değil , gerçek/fiili satış tutarları ile değerlemeye tâbi tutulsalar dahi, şirketin borçlarını ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Başka bir ifade ile şirket varlıklarının, borçlarından daha az olması demektir.
Ticaret Kanunumuz 376. maddesinde borca batık durumun tespit edilmesi halinde neler yapılması gerektiğini açıklamıştır, buna göre; şirket aktiflerin (varlıkların) işletmenin devamlılığı kavramı gereği ve fiili satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartarak varlıkların borçları karşılayamadığının tespit edilmesi halinde şirketin yönetim kurulu asliye ticaret mahkemesine başvuruda bulunarak durumu bildirir. Bu bildirim aynı zamanda mahkemeden "iflas kararının" talebi anlamına gelir.
Borca batık olmanın tespiti, yıllık bilânço verilerinden yada periyodik olarak çıkartılacak aylık, üç aylık veya altı aylık bilançolardan yönetim kurulunca tespit yapılması, veya var ise bağımsız denetçinin bu bilançolardan tespit yapması şeklinde belirlenebilir.
Bu durumun tespit edilmesi halinde şirketin yönetim kurulu veya temsilcileri mahkemeye müracaat ederek iflas istememeleri halinde ve alacaklıların şikayet etmesi durumunda 10 gün ila 3 ay arası hapis cezası ile karşı karşıya kalırlar.
Tabi ki mahkemeye müracaat ederek iflas istenmesi demek, bir anlamda şirketin hayatına son vermesi demektir. Bu sebeple şirketin mali yapısının sürekli kontrol edilerek "borca batık" duruma düşmemesi için gerekli tedbirlerin alınması esas olandır.
Şirketlerin bu duruma düşmemeleri için öncelikle şirket kaynaklarının ortaklara veya dışarıya çıkartılmaması başka bir ifade ile çekilmemesi gerekir. Yani Ticaret Kanunumuz ve diğer yandaş kanunlarımız kaba ifade ile şöyle der, "şirketin parası ortakların parası değildir". Böyle bir kaynak çıkışı olmaması halinde dahi şirket borca batık durumda ise, mali yapısını güçlendirmek için öz kaynak yaratmaları diğer bir ifade ile sermaye artırımı yaparak borca batık durumdan çıkarmaları en akılcı çözümlerdir.
Tabidir ki sermaye artışı ile dahi şirketlin devamlılığı süreci içerisinde belirli bir süre sonra tekrar borca batık duruma düşüyorsa, şirket sürekli zarar ediyor anlamına gelir ki bu durumda en sağlıklı yöntem şirketi tasfiyeye sokarak yöneticilerin hukuki sorumluluktan kurtulmalarıdır.
Gelecek dönemlerde sermaye şirketlerinin Bakanlık Denetçileri tarafından daha sıklıkla incelemeye tabi tutulacağı dikkate alınarak şirket idarecilerinin yasal yükümlülük ve cezai yaptırım altına girmemeleri için yukarıdaki açıklamalara önem göstermeleri şirket ve yöneticilerin lehine olacaktır.