Son İzmir depreminde 114 canımızı kaybettik. Son ana kadar hep enkaz altından mucize bekledik. Depremden 65 saat sonra Elif ile 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebek, buruk ta olsa içimizi ısıttı. Buruk diyorum, çünkü Elif kardeşini, Ayda bebek de annesini kaybetmişti.

Enkazdan sağ çıkan her canımız için sevinç çığlıkları attık. 114 defa da kahrolduk, içimiz yandı. Peki, bu 114 canın bir bedeli, bir sorumlusu, bir faturası olmayacak mı? Öyle sanıyorum önceki depremlerde ne olduysa, bu defa da aynısı olacak. Sorumlu olmadıkça da bu çark hep böyle dönecek.

İki bina yan yana, birisi dimdik ayakta, diğeri yerle bir olmuş, soru da açık, yanıt da. Öldüren ne deprem, ne de fay hatları. Öldürenin de, ölenin de kim olduğunu artık bu millet iyi biliyor.

Gölcük depremi sonrası, Rahmetli Bülent Ecevit döneminde, deprem vergisi konmuştu. Yetkililerin söylediğine göre burada milyarlarca lira para birikmiş. Vergiyi veren biziz, para nerde? Nereye harcandı? Bu para ile hangi önlemler alındı?

Yine bilim adamlarının söylediğine göre, kılıç gibi yaklaşan bir İstanbul depremi var. Deprem sonrası İstanbullu’nun toplanacağı alanları bile yok etmişiz, AVM yapmışız. Olası depremde söylenecek söz belli: “İşin fıtratı, ölen ölür kalan sağlar bizimdir.”

İstanbul’un birinci önceliğinin depreme karşı alınacak önlemler olması, İstanbullu’nun depreme hazırlanması gerekirken, biz daha çok kanal İstanbul’la ilgiliyiz. Neden? Kanal İstanbul’da rant var. İstanbul’u depreme hazırlarsak birikimler gidecek. Rant getirisi halkın mal ve can güvenliğinin önüne geçiyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, depremden sağ kurtarılan “Ayda bebeğin acıyan yeri yok” dedi. Belki fiziken öyle. Oysa Ayda bebek, en değerli varlığını, biricik değerini, annesini kaybetti. Ayda bebeğin de, Türkiye’nin de içi acıyor. Ayda büyüdükçe bu acı da büyüyecek. Belki daha biricik canını, annesini kaybettiğinden haberi bile yok.

Bir kaç ay sonra deprem de, Ayda da unutulacak. Ayda büyüyecek, okul çağı, bluğ çağı, genç kızlık çağı olacak, acılar da kendisi ile birlikte büyüyecek. Sıcacık anne sevgi ve şefkatinden yoksun. Sıkışınca sırrını açabileceği, sevincini ve acısını paylaşabileceği, ondan hayatı öğreneceği biricik annesi yok artık. İçindeki derin acıyı saymazsak “Ayda’nın acısı da yok.”

Ayda ve Aylan bebek isimleri ne kadar benzer birbirlerine, kaderleri de. Aylan bebek Muğla’nın Bodrum İlçesinde, sahile vuran minik bedeniyle göçmenlerin yaşadığı dramın da, savaşın da sembolü olmuştu. Dünya’nın uygar ülkeleri, insanlık Aylan bebekten utanmıştı.

Şimdi Elif Bebek kardeşini kaybetti, Ayda bebek annesini, kuşkusuz ikisinin de içleri acıyacak duyduklarında. Aylan bebeğe uygar Dünya utandı, insanlık utandı, ülkemizde depremin sonuçlarından sorumlu olanlar, depremin sembolü haline gelen Ayda bebekten utanacaklar mı dersiniz?