Atatürk ve Cumhuriyet birbirinden ayrılmayan iki yüce kavramdır.

Şunu çok iyi bilmeliyiz ki bugün, emperyalist güçlerin egemenliği altında değilsek, medeniyet ve çağdaşlık yolunda kimseden geri kalmıyorsak, bu yaşama kalitemizi ve modelimizi Atatürk ve Cumhuriyete borçluyuz.

Kemal önce işgal altındaki ülkemizi düşmanlardan kurtarmış, sonra devlet yönetim şekillerinden en demokratik olan Cumhuriyet rejimini seçmiştir. Hemen ardından da çağdaş ve medeni bir dünyada var olabilmek adına gerekli devrimleri ve ilkeleri hayata geçirmeyi kendine misyon edinmiştir.

Tüm bunları başarırken, beraberinde kültür, sanat, sağlık ve ekonomi gibi pek çok konuda da yenilikler getirmiştir. Cephelerde kahramanlık destanı yaşamış, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile de tarih yazmıştır.19 Mayıs 1919'da Samsun’da başlayan yeni bir devlet kurma savaşı, pek çok engele rağmen onun büyük dehası sayesinde, iç ve dış düşmanlara karşı başarıyla sonuçlanmış ve bağımsız bir "Türkiye Cumhuriyeti" kurulmuştur.

Atatürk bu uzun ve zorlu yolculuğa başladığında Yunan ordusu İzmir'i, daha sonra da İngilizler İstanbul'u işgal ediyorlardı. Padişahın ve İstanbul hükümetinin tutumları karşısında, genciyle, yaşlısıyla halkı ve orduyu birleştirerek başlattığı kurtuluş savaşı, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp 9 Eylül 1922’de İzmir'de 3 yıl süren mücadele ve azimle sona ermiştir.

Her zaman söylediğim bir tek cümle vardır: Nüfus cüzdanının uyruk bölümünde "Türkiye Cumhuriyeti" yazan herkes, eğer ki M.Kemal Atatürk hakkında olumsuz düşüncelere yer verip, ihanet ediyorsa nankördür!..

Ben bir kadın olarak konuşmam gerekirse asırlarca dünya medeniyetlerine baktığımızda özellikle de Arap kültüründe kadınlara değer verilmemesi ikincil bir vatandaş olarak görülmesini cehalet görüyor ve Atatürk'ün kurmuş olduğu yeni devlet düzeninde kadınlara verilen hukuki hakları ve değerleri için kendisine ve takım arkadaşlarına her zaman, sonsuz kez teşekkür ediyor ve minnet duyuyorum. Nurlar içinde yatsınlar!..

Yaşasın Cumhuriyet!..

Cumhuriyetimiz kutlu olsun!..