(Dünkü yazımızda ne zaman, Amerika’nın kucağına nasıl oturduğumuzu, o günden beri de kalk(a)madığımızı anlattık.

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.)

Ankara, İstanbul, Konya ve Erzurum ABD Başkanı'nı fahri hemşeri ilan etti.

Türkiye Muharip Gaziler Derneği, ABD Başkanını “fahri üye” yaptı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, siyasi ilimler dalında fahri doktora verdi.

Fahri doktora beratının yazılacağı kâğıt, Japonya'dan özel olarak getirilmişti…

Eisenhower'ın giyeceği fahri doktora cübbesinin atkısı, Ankara kız teknik öğretim okulu öğrencileri tarafından özel olarak örüldü.

*    *    *

ABD başkanının heyetinde, oğlu Binbaşı John Eisenhower da vardı.

Kendisine, ODTÜ mütevelli heyeti başkanlığı teklif edildi!

Neyse ki, efendi adamdı… “Amma iğrenç insanlarsınız birader” demedi, kibarca “kabul edebilmek için yeterli donanımım yok” dedi.

… …

ABD Başkanının heyetinde, gelini de vardı.

ABD Başkanının gelinine, Ankara Çocuk Sağlığı Derneği'nin şeref üyeliği takdim edildi.

ABD başkanı, Esenboğa'ya indi.

Siyah bir otomobile bindirildi, kortej eşliğinde, motorlu polislerin eskortluğunda şehre getirildi.

Tam şehrin girişinde, kortej durdu.

ABD Başkanı siyah otomobilden indirildi, yol kenarlarında bekleyen Türk halkını selamlaması için üstü açık otomobile bindirildi.

O otomobil, Lincoln'dü.

K serisi, Cabriolet'ydi.

Siyahtı.

Tavanı bez'di.

Arkaya toplanıp, açılıyordu.

Sadece 45 adet üretilmişti.

12 silindirdi.

Üç ileri, manuel vitesti.

Dört kapılıydı.

Koltukları deri, kahverengiydi.

Sağ ön koltuğu katlanırdı.

1934 modeldi.

*    *    *

Eisenhower bu tören otomobiline bindi,

şapkasını sağ eline aldı, kollarını kupa kazanmış futbolcular gibi havaya kaldırdı, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde, alkışlana alkışlana, ayakta tur attı.

Misafir devlet adamından ziyade, şehri fethetmiş muzaffer bir komutan edasındaydı.

Ve…

Ve o otomobil…

Atatürk'ün otomobiliydi!

Atatürk'ün 23 Nisan, 29 Ekim gibi özel günlerde halkı selamlaması için, 1934 yılında, maliye bakanlığı tarafından satın alınmıştı.

Rahmetli olana kadar, sadece Atatürk tarafından kullanılmıştı.

Manevi değeri nedeniyle, 1938'ten sonra İsmet İnönü tarafından bile

kullanılmamış, müzeye konmuştu.

Atatürk'ün naaşı 1953'te Anıtkabir'e defnedilmiş, bu otomobil de 1958'de yine Maliye Bakanlığı tarafından Anıtkabir'e devredilmişti.

Ordu donatım tamir fabrikasında onarımı ve bakımı yapılmış, müze olarak sergilenmesi için Anıtkabir'de duruyordu.

… …

İşte bu otomobil…

1959'da Anıtkabir'den çıkarıldı.

Türk halkını selamlaması için Eisenhower'ın altına verildi.

Sonra işi bitince tekrar Anıtkabir'e gönderildi.

Sembol otomobille…

Sembolik mesajdı.

Türk halkı, cumhuriyet tarihi boyunca o otomobilin üzerinde sadece

Mustafa Kemal Atatürk'ü ve ABD başkanını gördü!

Ve bugün.

Hâlâ merak edenler oluyor “ABD'nin sık sık yaşanan ukalalıklarına neden hak ettiği cevap verilmiyor filan?” diye…

Verilmiyor değil, VERİLEMİYOR…

Bugünlerin zemini o günlerde yaratıldı.

Ogün bugün Amerika “otur” diyor oturuyoruz, “kalk” diyor kalkıyoruz.

Dünkü yazımda anlattım.

1930’lu yıllarda uçak yapıyorduk biz, uçak…

Ne zaman Amerika’nın kucağına oturduk, teknolojik çalışmalarımızı rafa kaldırdık.

Daha doğrusu, Amerika istedi, biz kaldırdık.

Amerika bize “Teknoloji sizin neyinize, her türlü teknolojik gereksiniminizi ben karşılarım. Siz dininize, kitabınıza odaklanın” dedi; biz de o gün bugün

Amerikan Ağabeyimizin dediğini yapıyoruz.

Şeyhlerle, şıhlarla, tarikatlarla, cemaatlerle uğraşıyoruz.

Amerika bize “otur” deyince oturuyor; “kalk” deyince kalkıyoruz.