Yazımızın konusu; dünyadaki bütün kötülüklerin önlenmesinde, hak ve adaletin, barışın ve huzurun sağlanmasında en büyük etken olan Allah cc. korkusu hakkındadır.

Allah korkusu; insanların vicdanlarını yöneten, onları tüm kötülük ve günahlardan koruyan en yüce güç, ilahi duygudur. Şüphesiz ki Allah korkusu, vicdan merhametidir.

Genelde insanlar korktuklarından kaçarlar. Halbuki, yüce Allah’tan korkanlar ise ona koşarlar ve ona sığınırlar. Çünkü Allah en yüce sığınaktır.

Bugün insanlığın ahlaken çökmesi, hukuken bozulması, hak ve adaletin yaşantımızdan nerede ise silinmesi, özellikle de Müslüman toplumların içinde bulundukları bunalımlar, kardeşliğin düşmanlığa dönüşmesinin altında yatan ana neden, kalplerdeki ve vicdanlardaki Allah korkusunun azalması veya tamamen yok olması gerçeğidir.

*

İnsanların birbirlerinin haklarını yalanla, dolanla, hilebazlıkla, acımasızca ve çekinmeden, yürekleri sızlamadan gasp etmeleri, amirin, memurun, çalışanın, çalıştıranın, esnafın, tüccarın, üreticinin, insanları kandırmaları, yine kalplerinde Allah korkusu, insan sevgisinin olmayışındandır. Hele hele iman ettim, hamdolsun Müslümanım dedikleri, beş vakit namaz kıldıkları halde, inançları doğrultusunda yaşamayan müminlerin bu acıklı halinin ana sebebi yine Allah korkusundan yoksun olmalarıdır.

Bir toplumun tüm kesimlerinde Allah korkusu denen bu yüce duygunun yokluğu, aslında melek olması gereken insanı şeytanlaştıran bir durumdur.

Allah korkusu; insanların bütün sorumluluklarını hakkıyla yerine getirilmesinde, kişileri yönetenler ve yönetilenler olarak, günahtan, haramdan, haksızlıklardan koruyan zabıta, Allah’ın kudret sigortasıdır. Kalplerdeki Allah korkusudur. Kalbinde Allah korkusu olmayanların sonu idam bile olsa işlemeyecekleri bir suç yoktur. Çünkü kişiler suç ve günah işlerken ben bu şu kötü işi yapıyorum ama, şu anda Allah ve melekleri huzurumda ve “hüve maaküm aynema küntüm”, “Nerede olursanız olunuz Allah daima yanınızdadır ve sizin işlerinizi görüyor ve biliyor” (Hadid 4. ayet) “Bu azimüşşan ölüleri diriltecek, onların dünyada işledikleri bütün hareketlerini görüntülü olarak mahşer halkının huzurunda açık ve net olarak gösterecek ve hesabını mutlaka soracağız” (Yasin suresi 12. ayet) Bu ayetler bunu bana bildiriyor, deyip de elimizi, dilimizi o kötülükten hemen çekmemiz gerekir.

*

Dünyada bir suçun en ağır cezası ölümdür, idamdır. İnsan dünyada bir kez ölür, ama ahirette ölüm yok ki azaptan kurtulunsun. Cehennemde, Allah korusun, kafirler için, inşallah müminler yanmaz, yanan bedenler daha güçlü olarak tekrar tekrar yeniden yaratılacak, bitmeyen bir azapla kafirler ve günahı nispetinde müminler cezalarını çekeceklerdir. Bu Allah’ın kesin emridir.

“Dünyada Allah’tan korkmadan, kuldan, haktan ve halktan hiç utanmadan işlediğiniz kötülüklerin cezasını acıklı bir şekilde çekin” denilecektir. (Ankebut s.55)

Şimdi; bizleri dünyada rezil, ahirette hacil durumlara düşüren, günahlarımızdan koruyan en ulvi duygu, ilahi Allah korkusudur. Cebrail A.S., R.SAV.e insan suretinde geliyor, camide cemaatin huzurunda iman esaslarını Allah’ın emrettiği gibi R.SAV.e açıklıyor ve son olarak da diyor ki; “Ya Muhammed SAV. anil ihsani, yani ihsan nedir, ve kendi haline bütün hareketlerinde Allah’ın seni gördüğünü bilerek hareket ve ibadet etmendir. Sen Allah’ı, onu göremiyorsan da o seni izliyor” buyurdular.

Hikmetin başı Allah korkusudur. Yüce Allah bazı suç ve günahların cezasını bu dünyada gösterebiliyor ama esas olan Allah’ın kullarına ayetle sabit olan verdiği söz olarak işlenen günahların asıl cezasını ahirete ertelemiştir. Bu bakımdan bazıları ‘Allah belamı versin’ der, ama ulu Allah sözünden asla caymaz, onun için bu dünyada çektiklerimiz bizim hatalarımızın tabii bir sonucudur. Asıl ceza ahirettedir.

Allah’ın bu açık uyarılarına rağmen, Allah’tan korkmadan günah işleyenlere ulu Allah’ın sözü şudur; “Bu dünyada isteyen istediğini istediği gibi yapmakta serbesttir, ama orada, ukbada cehennemde cezasını en acı bir şekilde çekecektir. Bu dünyada kul hakkını, Allah hakkını, hayvanat hakkını çekinmeden korkmadan bal gibi yiyenler, ahirette zehir olarak kusacaklardır.”

Tekraren ifade etmemiz gerekirse, bütün bu dertlerden kurtulmanın çaresi, Allah saygılı, Allah korkulu, insan, sevgili olarak bütün kötülüklerden uzak kalmaktır. Bu ise yavrularımızın kalbine doğuştan itibaren onların beyinlerine, kalplerine, vicdanlarına, genlerine imanı, izanı, doğruluğu, dürüstlüğü yerleştirmekle mümkün olmaktadır.

NETİCE:

Bir toplumun tüm fertleri Allah korkusu ile yaşarsalar, kapıları kilitlemeye gerek kalmaz. Bir toplumda Allah korkusu yoksa, duvarları demirden yapsanız bile yine de kötülükleri önlemede bir fayda olmaz. Elini ateşe sokup da elin yanınca geri çektiğin gibi Allah korkusu insanı suçtan ve cezadan korur. Ne mutlu kalbinde Allah korkusunu taşıyanlara, kendilerini günahtan koruyanlara.