YURT DIŞINDA TAHSİL EDİLEMEYEN ALACAKLAR

Abone Ol

Son yıllarda işletmeler büyüme eğilimine hız kazandırmak, iç piyasalardaki daralmanın dışına çıkmak amacıyla yurt dışı satışlarına önem vermeye başlamıştır. Ayrıca globalleşen ticaret ivmesini yakalamak için ihracat artık olmazsa olmaz unsurlar içinde yer almıştır. Bununla beraber yapılan yurt dışı satışlar beraberinde bir çok sorunu işletmenin sırtına yüklemiştir. Bu sorunların en önemlisi ise, Akreditif yapılmaksızın gerçekleşen ihracatlarda tahsilat sorunu olan “ yurt dışında hiç alınamaz hale gelen veya şüpheli duruma düşen alacaklardır". Özellikle orta doğuya ihracat yapan işletmeler bu bölgenin içinde bulunduğu savaşlar nedeni ile alacaklarının tahsilatını çok zor hale getirmiştir.
Bu durum, yurt içinde şüpheli duruma düşen ticari bir alacağın belirli şartları yerine getirmemiz halinde vergi matrahından indirmek suretiyle vergi avantajı sağlayarak zararımızı en azından azaltmak gereğini ortaya çıkarmıştır.
Peki yurt dışında tahsil edemediğimiz alacaklarımız için vergi matrahından indirebilmek ve vergi avantajı sağlayabilmek için ne yapmak gerekiyor ?
Öncelikler alacağımızın tutarına bakmamız gerekiyor, eğer yurt dışındaki kişi, kurum veya kuruluşlara yapılan mal veya hizmet ihracatı çerçevesinde oluşan alacaklarımızın “ dava ve icra takibine değmeyecek” derecede küçük olması halinde bu alacaklarımızı vergi matrahından indirebiliriz. Ancak “ dava ve icra takibine değmeyecek” derecede küçük olup olmadığının ölçülerini çok objektif koymamız gerekiyor.
Eğer yurt dışındaki alacağımızın meblağı yüksek bir değer de ise, Vergi kanunlarındaki şartın yerine getirilmesi halinde vergi matrahından indirilebilir. Bu şart ; Alacak için, ilgili ülkenin yetkili mahkemelerine dava veya icra safhasına gelmesi ve yasal işlemlere başlanmış olmasıdır.Ayrıca, bu mahkemelerden alınan belgelerin dış temsilciliklerimize onaylatılması veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdik Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış olması gerekmektedir.
Uygulamada yapılan en büyük hatalardan biriside şudur. Alacak şüpheli duruma düştüğü dönem ( yılda) vergi matrahından indirme işlemine esas karşılık ayırma işleminin yapılmamasıdır. Halbuki şüpheli duruma düşen bir alacak için şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayırmak zorundayız. Şüpheli hale gelen dönemi geçirir ise sonraki dönemlerde karşılık ayırarak vergi avantajından yararlanılmayacağının bilinmesini isterim.
Kayıt denetiminin hızlandığı ve her geçen gün kayıt dışı işlemlerin daraltıldığı dikkate alınır ise artık vergi kaçırma eğilimin bir kenara bırakıp “ vergiden kaçınma” şeklinde değerlendirdiğimiz avantajlara yönelmemiz gerekmektedir. Gerek yurt içinde gerekse yurt içindeki ticari faaliyetlerimiz sonrası ortaya çıkan alacaklarımızın şüpheli duruma düşmesi ve vergi kanunlarında şartları yerine getirerek bu şüpheli alacaklarımızdan karşılık ayırmak suretiyle işletmemiz için sağlayacağımız avantaj da bunlardan sadece birisidir.