“VAN’DAN SELAM” DİYEBİLMEK...

Abone Ol

Yıllardır özlemimdi; Van’a gidip, eşe, dosta, “Van’dan selam…” diyebilmek.

Geçtiğimiz hafta içinde, bunu gerçekleştirdim.

Van’da iken; dostlarım aradı; kardeşlerim, kuzenlerim aradı; gazetelerimin yöneticileri aradı; onlara “Van’dayım dedim; “Van’dan selamlar, sevgiler” dedim.

Şaşırdılar.

“Şaka yapıyorsun!... Ne işin var, Van’da?” dediler.

Onlara, “Geç kalmış bir özlemimi; dahası, geç kalmış bir görevi(mi) yerine getirmek üzere buradayım…” dedim.

* * *

Kimi dost, “Ne güzel, keşke ben de görebilsem oraları…” dedi.

Kimi dost, “Bunun neresi görev; gidecek başka yer bulamadın mı?” dedi.

İnadına vurguladım.

“Evet, görev…” dedim.

“Her vatan evladının, her yurtseverin mutlaka ve mutlaka yerine getirmesi gereken bir görev.” dedim.

“Siz de gelin, siz de görün, buraları…” dedim.

“Gitmediğimiz, görmediğimiz vatan toprağı, bizim değil(miş); bunu burada daha iyi anladım” dedim.

“Her türlü olanaklarla donanmış yaşadığımız ortamlardan, buralar için ahkâm kesmesi kolay” dedim.

“Buraları görmeden, burada yaşamadan, kulaktan dolma bilgilerle; oralardan üfürmek ve de sallamak yakışıksız oluyor” dedim.

“Gelin, siz de görün buradaki yoksulluğu ve onun yanındaki varsıllığı…” dedim

“Gelin görün buralardaki eşsiz doğal güzellikleri ve de görülmeye değer tarihi eserleri…” dedim.

“Siz de gelin görün yöre insanın konukseverliğini…” dedim.

… …

Bütün bunları yer yer coşarak, yer yer de içim burkularak anlattım telefonda...

* * *

Sözün özü; görmek, tanımak gerek Van’ı, Tatvan’ı, Ahlat’ı, Ahdamar’ı, Bitlis’i, Doğubeyazıt’ı ve de Van Gölü’nü….

Görmek tanımak gerek Kars’ı, Hakkari’yi, Diyarbakır ve Urfa’yı…

Büyük ozan Nazım Hikmet’in dediği gibi;

“Dört nala gelip uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

Bu memleket bizim…

… …

Bilekler kan içinde

Dişler kenetli, ayaklar çıplak

Ve ipek bir halıya benzeyen toprak

Bu cehennem, bu cennet bizim…”

* * *

Büyük Ozan, ne denli güzel değerlendirip, ne güzel dillendirmiş, değil mi?…

Ben de aynı duygularla, aynı şeyleri söyleyip durdum, gördüğüm tüm güzellikler ve tüm çirkinlikler karşısında.

Cennetiyle, cehennemiyle; güzellikleriyle, çirkinlikleriyle bu coğrafya, bu topraklar bizim, hepimizin.

Ancak gidip, görmek ve yaşamak kaydıyla bizim ve de hepimizin.

Bölgeye ve bölge insanına sahip çıkmak kaydıyla bizim ve de hepimizin.

… …

Siz de gidin, siz de görün, bu bölgemizin eşsiz güzelliklerini.

Siz de tanık olun, bu bölgeye ne verdiğimizi ya da ne ver(e)mediğimizi…

Gidin ve görün; bu bölgeyi, nasıl ihmal ettiğimizi….

… …

Bu duygularla Kars’ı da görün, Hakkari’yi de görün…

Urfa’yı, Kilis’i, Mardin’i, Gaziantep’i de görün.

Ben öyle yapacağım…

Hem de olanaklarım ölçüsünde, çok sık yapmaya çalışacağım.

Yazarın özel notu. Bu geziyi düzenleyen Kafka Turizm Acentesi Yetkilisi Haşim Ağça’ya, H.Ağça’ya gönüllü olarak asistanlık yapan Filiz Başaran’a, (gezimizi, yörenin şivesi, kendine özgü esprileri ve güzel sesiyle unutulmaz kılan Rehberimiz Fatma Sökmen Çevik’e ve hepsi birbirinden özel ve güzel 42 kişiden oluşan kafile arkadaşlarıma tek tek teşekkür ederim…