Kemalizm, yani Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ideolojisi...
Atatürk'ün söylediği ve söylemek istediği, "Ulus Devlet" oluşturma
sürecinde uyguladığı ekonomik, sosyal ve milli tüm politikaların; eğitim, sanat
ve kültür hakkında vurguladığı tüm değerlerin topluca bir ideolojik ifadesidir.
Özünde "Kuvay-ı Milliye" ruhunu taşıyan,
batılılaşma formatıyla bu toplumun kimliğini dokuyan bir ideolojidir. Bir
ölçüde Türk toplumunda tartışılamaz, kutsanmış ve de milli kimliği uyandıran
bir ideolojidir.
Bazen bir tabu yapıldı, koruyucu bir zırh gibi kullanıldı.
Bazen de siyasetin ve siyasetçilerin tekrar tekrar sarıldığı bir ideoloji oldu.
Gençliğe yol gösteren evrensel bir ideoloji olarak sunuldu.
Gerek sağcı, gerek solcu gençliğin ruhunu dolduran, motivasyonu yüksek, milli
duyguları kabartan ideolojik bir bayrak oldu.
Zaman zaman da bir baskı aracı, bir otorite gibi sunuldu.
Karşı siyasetleri siyasetten tecrit etmek için bir silah gibi kullanıldı.
Diğer taraftan "Atatürkçülüğün" ideolojik bir
ifadesi olan "Kemalizm"i açıkça eleştiremeyenler ise, ince bir
siyaset kullandı; Kemalizm ile Atatürkçülüğün ayrı kavramlar içerdiğini
söyleyerek, "Atatürkçüyüz ama Kemalist değiliz" ifadelerini kullandılar.
Bir nevi gizlenerek "Kemalizm"i eleştirmek istediler.
Ve ne yazık ki bu gün Kemalizm'e dünyadaki ve bölgedeki
değişimleri okuyamayan, ülkedeki sosyolojik değişimleri göremeyen, çözüm
üretemeyen bir görüntü verildi. Sanki bir ölçüde fikren tutsak edildi!
Bunun nedeni Kemalizm mi, Kemalistler mi ya da Kemalizm'den
beslenenler mi? Bilemiyoruz... Ama giderek halk desteğini kaybetmiş bir
ideolojiye dönüştürüldüğünü görebiliyoruz. İşte konumuz da bu durumu bir ölçüde
irdelemek.
Peki, "Kemalizm" bir terim olarak ne zaman
dillendirildi? İdeolojik bir terim olarak ne zaman ifade edildi?
Kemalizm'i ilk kez kurtuluş savaşı sürecinde karşı taraf
"Kemalistler" olarak ifade etti. Çünkü "Kuvay-ı Milliye"
güçleri, onların gözünde Kemalist isyancılardı.
Dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George 16 Ağustos 1920'de
Avam Kamarasındaki konuşmasında kurtuluş savaşını "Kemalist
ayaklanma" diye ifade eder.
Lozan antlaşmasında İngiliz heyeti başkanı Lord Curzon
"Kemalistler nasıl barış şartları bekliyor, araştırın" der.
Kasım 1920'de İngiliz yüksek komiseri Sir Horace Rumbold,
"Kemalistler Ermenistan'ı işgal ettiler" diye yazar.
1921'de The Times gazetesinde ise, Anadolu'nun işgal altında
olmayan kesiminden "Kemalistan", Yunan işgalindeki bölgeden
"İonia" diye söz edilir.
Türkiye'de ise Kemalizm, 1930'dan itibaren dillendirilir. Ve
Türk basınında, Kemalizm konulu yazılar çıkmaya başlar.
Dilbilimci Ahmet Cevat Emre'nin 1928-1933 yılları arasında
çıkardığı "MUHİT" dergisinde, "Kemalizm doktrin olarak, bütün
siyasi prensipleri malum bir demokrasi mektebidir" denir.
Milliyet'in kurucusu Ali Naci Karacan ise, 2 Aralık 1930
tarihli "inkılâp Gazetesi'nde "Rusya'da nasıl Komünizm, İtalya'da
nasıl Faşizm varsa bizde de Kemalizm olmalıdır" diyerek Kemalizm'i bir
ideoloji olarak tanımlar.
Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt İzmir'de
yayınlanan "Anadolu" gazetesinde, Falih Rıfkı Atay "Kadro"
dergisinde "Kemalizm" terimim kullanırlar.
Daha da ileri gidilir ve dönemin Başbakanlarından Recep
Peker'in öncülüğünde, Halkevlerinin yayın organı olan "Ülkü
Dergisi"nde "Kemalizm" teorisyenliği yapılır.
Ayrıca İç İşleri Bakanlığınca Türk Kültürünü ve Türkiye
Cumhuriyeti'ni tanıtmak amacıyla, 1934'te Almanca, Fransızca ve İngilizce
olarak "
Ve Atatürk tarafından CHP'nin 1935 programı elden geçirilir.
Bizzat Atatürk'ün el yazısıyla "... CHP'nin güttüğü bütün esaslar,
Kemalizm prensipleridir" ifadesi eklenir.
Ancak Haziran 1943'te CHP'nin 6. büyük kurultayında
"Kemalizm prensipleri" ifadesi gereksiz bulunur ve programdan çıkarılır.
Ama 27 Mayıs askeri müdahalesinden sonra "Atatürk Devrimleri"
şeklinde yeniden ifade edilir.
8 Ekim 1937 Meclis konuşmasını Atatürk, rahatsızlığı
nedeniyle Celal Bayar'a yaptırmıştır. Bu konuşmada sık sık "Kemalist
Rejim, Kemalist Yönetim" vurgulaması yapılır.
O günlerde henüz Türkiye ile birleşmemiş Hatay Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen'in Atatürk'e yazdığı mektupta "Programımızın
ruhu ve esası Kemalizm Rejimi ve bütün icabatıdır" denir.
Aslında Atatürk böyle bir ideolojik ifadeyi istemez. Ama
basının ve de özellikle siyasetin bu ideolojiye ihtiyaç duymasını kabullenir.
Ve sonuçta ana damarı bağımsızlık, lâiklik, ulus devlet olan
Kemalizm, bir batılılaşma ve modernleşme hareketi olarak "Cumhuriyetin
Resmi İdeolojisi" olur.