TELLAL

Abone Ol

Başka halkların yaşamadığı yaşanmışlıklar var Anadolu'da.

Savaşlar,

Kırımlar,

İsyanlar...

Son yüzyılın başında da çetin bir savaş.

Kurtuluş Savaşı.

Varımızı yoğumuzu vererek savaştık. Gömleğimizi, iç çamaşırımızı, çorabımızı...

Canımızı vererek savaştık.

Öldük.

Kalanlarımızı sevince, onura gark ederek öldük.

Kalanlar, sürdürdüler savaşımı.

Tüneller açtılar, yollar yaptılar, fabrikalar kurdular.

Güneş'in ısıttığı, aydınlattığı bu topraklar ikinci bir güneşle tanıştı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Ona inandı halk, güvendi. Bir dediğini iki ettirmedi, ikiletmedi. Devlet-millet el ele okullar açıldı köylerde. Öğretmenlerle tanıştı köyler, köy çocukları.

Kahroldu cehalet.

Uşak'la, Eskişehir'le şekeri tanıdı halk. Nazilli'den basma giyindi. Yurdun her bir yerine fabrikalar yapıldı. Atatürk Orman Çiftliği örneği çiftlikler açıldı.

Sesi yankılandı önderin dağda taşta:

-Az zamanda çok ve büyük işler yaptık!

Atatürk olmak için yarışa girdi köy çocukları.

Bir taşın üzerine bir taş daha koydu gelenler.

Yüz yıl geçti aradan.

Ters esmeye başladı rüzgar. Yönetimi ele alanlar, beğenmez oldular yüz yıllık imeceyi. Başka yerlere çevirdiler gözlerini, başka işlere. Gönül bağları kurdular oralarla.

Afrika ülkelerinden Sudan'da tarım arazisi kiraladılar, ABD'de gökdelen diktiler, Man adası'nda şirket kurdular.

Yüz yılda yapılanları gözden çıkardılar, elden çıkardılar. Yapılan, çalışan fabrikalar satıldı. Yollar, köprüler, tüneller paralı oldu. Köyler boşaldı, Köy okulları kapatıldı, öğretmenler, düşük maaşlı çalışanları oldu ülkenin. Dayanıksız konutları depremde başına göçtü yurttaşın. En güvenilir konutları yabancılar kapıştı. Vatandaşımız oldular emeksiz.

Gözümüzü Ay'a diktik şimdi de. Ay'a gideceğiz.

İki arada, bir derede kaldı halk. Yüzde elli, yüzde elli.

Yarısı yapılanları gördükçe: "Yapma, etme!" diyor; yarısı yapılanları alkışlıyor.

İktidar, alkışı seviyor.

Bu alkışlar, yazlık arkadaşım Öğretmen Burhan Aydoğan'ı çileden çıkartıyor:

-Bu ne rezalet! Fabrika devletin oldukça, halk şekeri ucuza yiyecek. İdare, istediği zaman zam yapamayacak. Kamu yararını düşünecek. Fabrika, şirkete ya da özel kişiye satıldığında yeni sahipleri önce kendi karlarını düşünecekler.

Rezalet, rezalet!

Diyorum ki:

Dostum, bu bir yarış. Birinci yüzyılda yapmak için yarışıldı, ikinci yüzyılda satmak için yarışılıyor.

Susuyoruz.

Tellal işini yapmayı sürdürüyor.

Tellal değil de harekete geçmiş volkanik dağ. Kurduğu her ünlem tümcesinin sonunda patlamalar yaşanıyor:

-Saaaaat-tım!