Sahte profesörler… (2)

Abone Ol

Bilim dünyasında “şok” etkisi yaratan ve otuz dört yıl önce suikaste kurban gitmeden, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Uğur Mumcu tarafından ilk defa ortaya atılan bir gerçek, yani “ sahte bilim adamları skandalı” daha yeni yeni su yüzüne çıkarılmış gibi duruyor.

Olay, yıllardır sümen altına neden itildi?

Peki bu skandal yıllardır bilinmiyor muydu?

Kesinlikle “hayır” ama bu skandalın açıklanması yıllar boyu kimsenin işine gelmemiş olabilir…

Bu kesin…

Bu sahte bilim adamı olayının, Fetö’nün devleti ele geçirme teşebbüsünde çok önemli bir faktör olarak kullanıldığı gerçeği de inkar edilemeyeceğine göre, bu “sahteciliğin” şimdilerde ortaya çıkarılması da manidar değil mi?.

Nitekim YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, olayın duyulmasının ardından, derhal harekete geçtiklerini belirtti.

Hem YÖK, hem de ilgili üniversiteler bünyesinde ayrı ayrı soruşturmalar yürütülüyormuş şimdilerde.

Özvar, “Çok ciddi bir hadise. Sahte diplomanın önüne geçmek için yasal düzenlemelere ihtiyaç var” açıklamasında bulunmuş.

Daha önce yok muydu?

Eski rektörlere sormalı…

Saray’ın haberi var mıydı?

Bilemeyiz.

“Kesinlikle yoktur” demek için Saray’ın içinde yaşamış olmak gerekir.

En azından Fetö dönemini bilen siyasetçilerin haberleri olmuştur…

Yarım yüzyıla yakın süredir gizli tutulan “sahte profesörler” skandalı neden bugünlerde sürüme sokuldu?

Tabii bir de, devletin şifreleri kırılarak nice “niteliksiz” ve “vasıfsız” kadroların devletin değişik kesimlerinde görev alması, ve e-devlet şifrelerinde oynanması da bu skandalın ayrı bir bölümü…

Sahte diploma ve e-imza operasyonunda büyük skandal ise şöyle özetleniyor:

Lise mezunları profesör, düşük notlular yüksek onur öğrencisi yapılmış. Aralarında öğretmen, psikolog, mühendis ve akademisyenlerin de bulunduğu 199 kişi hakkında dava açılmış, soruşturma genişliyormuş.”

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen sahte diploma ve e-imza soruşturması bütün hızıyla devam ediyormuş..

Yüzlerce kişi, sahte mezuniyet belgeleri ve usulsüz e-imzalarla öğretmen, mühendis, psikolog ve akademisyen olarak devlet kadrolarına yerleştirilmiş.”

Rahmetli Uğur Mumcu’nun sadece üniversitelerdeki bilim adamlarının yabancı ülke üniversitelerinden (Özellikle Azerbaycan) sahte tezlerle doktor ve profesör unvanı elde ettiklerini açığa çıkarması çok önemli.

Uyarılara rağmen, nice hükümetlerin, nice başbakan ve bakanların, nice YÖK başkanlarının kulakları üzerine yattığı bu gerçek “bilim skandalı”, yıllarca konuşulacak türden…

Rahmetli Mumcu hayatta olsaydı ne yapardı dersiniz?

“Muzipce” gülerdi sanırım…

“Yıllar geçse de gerçeklerin üstü örtülemiyormuş” derdi devamla…

Bu vesile ile sevgili meslektaşımız Mumcu’nun ruhu şad olsun.

(son)