Bir karikatürde Kardinal Papa’ya şöyle diyor: 
“Pek muhterem Papa hazretleri! Türkiye’deki misyoner kardeşlerimiz çok uğraşmalarına rağmen Türk’leri Hristiyan yapamıyorlar.
Papa; “Bak evladım! Biz artık Türk’lerin Hristiyan olmalarını istemiyoruz. Müslüman olduklarına inansınlar ama Hristiyan gibi düşünsünler, Hristiyan gibi yaşasınlar istiyoruz.  Kardinal ama efendim, Türkiye’de televizyon kanalları bunu yapıyorlar zaten. Papa, “Aferin! Çabuk öğreniyorsun. Onun için Türkiye’deki misyonerleri geri çekin. Boşuna masraf etmesinler…
Papa doğru söylüyor. Televizyon kanalları, aptal dizilerle, garip evlilik programlarıyla, aptal magazin programlarıyla, şike ve maç geyikleriyle, garip yarışma programlarıyla  ve düzeyli(!) beraberlik yaşayan kızlarımızın aşk dedikodularıyla milleti uyutup duruyor. Uyuyan halkım da halinden o kadar memnun ki, sesi, sadası çıkmıyor.
On, on beş sene önce Amerika’da ve Avrupa’da halk, “Televizyonun düğmesini kapatın, hayatın düğmesini açın” sloganıyla televizyon rüyasından uyandırıldı.
Bizler halen uyuyor, uyutuluyoruz.
Allah rızası için birileri çıkıp ta, “kardeşim, bu yaptığınız suçtur, bu tür garip ve uçuk programlar Türk’lüğün örf ve adetlerine uygun değildir. Bu programlarla Türk’lüğün aile yapısını çökertiyorsunuz” diyerek isyan etmiyor. 
Vallahi ben, ara sıra da olsa, “Gönül Bahçemden” adlı bu köşemde isyan ediyorum,  demek ki, kimse duymuyor!
Sadık Emre üstadımın sözlerini Segâh makamında besteleyen Hacı Arif Beyin şu güzel şarkısıyla bir kez daha isyan ediyorum. Belki duyan olur!
Bakıp ahvâl-i perişanına âr eyle gönül,
Terk-i yar eyle veya terk-i diyar eyle gönül,
Beni dinlersen eğer durma firar eyle gönül,
Terk-i yar eyle veya terk-i diyar eyle gönül…
İşte sevgili basınımızın bugünkü gazete başlıkları ; 
Kuzeyin öfkesi, Old City feneomenleri, Evlilik yakıştı, Dayakçı sevgiliden doğum günü partisi, Ben ve kulûp yargılanıyor, Benimle gezeceksin, yemek yiyeceksin, bana sarılacaksın sonra beni içeri atacaksın, Çubuklu fuhuşa 3 yıl hapis, Çocuğun gen haritasını çıkarıp zararlıysa yürütmeyeceksin, UEFA’yı böyle ikna edecek, Ahlaksız tekliflerden başı dertte, Avşar’dan öpüşme teklifi, Katil canlı yayında, Şikenin şifresini açıkladı, Oğlunun sevgilisiyle evlendi, Cinsel hurafelerde top on…
En çok kızdığım magazin haberlerinden bir tanesi ; “Nerede görüldüler!” 
Televizyonlarda, görsel ve yazılı basında zamanımızı aldıkları yetmiyormuş gibi, bu garip, uçuk ve sıra dışı magazin starlarının(!) gittikleri yerlerin görüntülenmesi beni çileden çıkarıyor.   
Rıfat Ilgaz üstadım böyle zamanları şöyle dile getirmiş. 
"Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana,
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan!
Körüz, gözbebeklerimize mil çekilmiş mil…
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk,
Tetikte kendi parmağımız, yabancının değil!" 

Benim de böyle günler için söyleyecek bir sözüm var elbet….
Hayatımız kargaşa, yaşam kültürümüz yok,
Hababam yaşıyoruz, hiç tekâmülümüz yok,
Batı gökte gezinir, biz hâlâ yerlerdeyiz,
Şarka güneş doğmuyor, karanlık seferdeyiz..(Mehmet Özata)