PİKNİKTE BİR GÜN-4

Abone Ol

EFECAN’IN VERDİĞİ DERS

Akşam oluyordu. Piknikçiler de toplanıp çekiliyorlardı yavaş yavaş.

“Bizde kalkalım,” dedi Murat Bey. Daha Samsun’a gideceğiz. Geç kalmayalım.”

“Kalkalım,” dediler.

Onlar da derlenip toparlandılar.

“Çocuklar!” dedi Taner Bey. “Kendi alanımızda güzel bir çevre temizliği yapalım. Bizlerden geriye en ufak bir çöp kalmasın. Burayı, bizden sonra geleceklere bulduğumuzdan daha temiz bırakalım. Topladığımız çöpleri de çöp bidonlarına koyalım.”

“Tamam, Büyükbaba,” dediler çocuklar.

Efecan da dahil, ne buldularsa toplayıp boş bir poşetin içine doldurarak çöp bidonuna attılar. Su bidonunda kalan suyla da ellerini yıkayıp peçeteyle kuruladılar.

“Bak Büyükbaba,” dedi Efecan. “Karşıdakiler çöplerini toplamadan bırakıp gidiyorlar.”

“Yanlış yapıyorlar,” dedi Taner Bey. “Oysa herkes çevresini temiz tutmalı. Piknik alanlarını da giderken temiz bırakmalı.”

Efecan, birden seğirtip gitti onların yanına.

Taner Bey:

“Efecan buraya gel!” dediyse de aldırmadı çocuk.

Komşu piknikçiler eşyalarını almışlar, yerlerinden ayrılmak üzereydiler ki Efecan:

“Amca,” dedi adamlardan birine. “Neden çöplerinizi toplamadan gidiyorsunuz? Başkaları bu çöplerin üstüne mi oturacaklar?”

Taner Bey arkasını dönerek:

“Çok yakışıksız oldu. Çocuğu bizim gönderdiğimizi sanacaklar. Bakmayın o tarafa! Yürüyelim,” dedi.

Yürüdüler.

Efecan koşarak geldi.

Adamlar, Efecan’ın uyarısına oldukça bozulmuşlardı.

Yürüyüp giderlerken:

“Arkanıza bakmayın,” dedi Taner Bey.

Özgün geriye bakmış olmalı ki.

“Çöpleri topluyorlar Büyükbaba,” dedi.

Taner Bey:

“Efecan’ı bizim gönderdiğimizi sandılar. Uyaran durumuna düştük ayıp oldu doğrusu,” dedi.

“Ne ayıbı Büyükbaba,” dedi Cemre. “Ayıbı bilen çöpünü toplar. Çok iyi oldu vallaha. Bu davranışı için Efecan’ı kutlamak gerekir. Aslan kardeşim benim!”

“Onlar kirletsin, başkaları temizlesin. Oh ne ala,” dedi Emre.

“Babalarının uşağı var sanki” dedi Özgün.

“Çocuklar doğru söylüyor Baba,” dedi Murat Bey. “Efecan güzel bir uyarı yaptı o densizlere. Utandırdı onları.”

“Beni rahatsız eden, uyarıyı çocuk aracılığı ile yapmış konumuna düşmek. Yine de siz buna benzer konularda sakın ha çocukları kullanmayın!”

“Olur, Baba,” dedi Murat Bey.

Arabalarının yanına gelmişlerdi. Herkes kendi eşyasını kendi arabasının bagajına yerleştirdi. Bu arada çocuklara bakan Murat Bey:

“İşiniz zor Baba,” dedi. “Bu afacanlarla nasıl başa çıkacaksınız, bilemiyorum. Allah kolaylık versin size.”

“Sen hiç merak etme Murat. Çocuklar benim yaşamımın anlamı. Üstelik benim sanatım eğitimcilik. Biz, birbirimizin dilinden çok iyi anlar, çok iyi anlaşırız. Göreceksiniz, onlarla güzel günler yaşayacak; unutulmaz anıları paylaşacağız.”

“İnşallah,” dedi Murat Bey.

Gülay Hanım da sıkı sıkıya tembihledi Cemre’yi.

“Anneanneni, büyükbabanı üzme! Özgün ve Emre’yle de iyi geçin! Hadi göreyim seni,” dedi.

“Merak etmeyin anneciğim.”

Orada tek tek kucaklaşıp vedalaştılar. Efecan biraz mızırdandı, ‘ablam gelsin!’ diye ama; Cemre onu öperek:

“Benim bitanecik çevreci kardeşim. Çorum’da biraz durduktan sonra geleceğim. Tamam mı, canım?” dedi.

“Tamam,” dedi Efecan. Sarılıp öptü ablasını. Ardından Tülay Teyze’sine sarılarak vedalaştılar orada.

“Güle güle gidin! Ama dikkatli olun,” dedi Taner Bey.

“Varınca da mutlaka haberdar edin, merakta koymayın bizi,” dedi Ayşe Hanım.

“Tamam, anneciğim, dedi Gülay Hanım. “Varınca ararız.”

Arabalarına binip, Murat Beyler Samsun’a doğru yollanırken; Taner Beyler de Çorum’a yönlendiler.

Çocuklar oldukça hareketli ve güzel geçen bir günün sonunda oldukça neşeli ve mutluydular. Bu güzel günü yaşatan büyükbabalarına ve anneannelerine candan teşekkür ettiler.

Taner Bey:

“Çocuklar,” dedi. “Yaşayacağınız serüven dolu asıl güzellikler bundan böyle köyümüzde, onun doğasında ve yaylasında” dedi.

Çocuklar büyük bir coşku içinde:

“Yaşasın!” diye haykırdılar.

* * *