Tek bir işe yaradı Pandemi; insanlar artık toslaş(a)maz oldu.

Dilerim, bu toslaşma zırvalığı, bu vesileyle tümden unutulur da; insanlarımız sadece tokalaşmayla yetinir…

Neydi o öyle ya!

Kafalar karşılıklı olarak, önce sağdan sola doğru ağır ağır kıvrılıyor; birbirlerinin alın kabakları hedefleniyor; sonra da karşılıklı olarak birbirine vuruluyor; tossssss!

Sonra kafalar yine karşılıklı olarak bu kez soldan sağa doğru ağır ağır kıvrılıyor; yine birbirlerinin alın kabakları hedefleniyor; yine karşılıklı olarak birbirlerine vuruluyordu; tosssss!

Bunun adı da esenleşme, selamlaşma oluyordu.

Çok tanık olmuşluğum vardır; coşkuyla tokuşturulan kafalardan sonra; “yavaş birader, beyin travması geçirteceksin” diyenleri ve hatta beyin travması geçirenleri…

Dilerim bu Corona 19 vesileyle, bu itici esenleşme şeklinden (inşallah) kurtuluruz böylece.

Neredeyse bayanlar bile toslaşarak esenleşir olmuştu.

İlkellik ötesi, evlere şenlik bir esenleşme şekliydi.

Hele hele biri kısa, diğeri uzun, iki insanın toslaşırken yansıttığı bir görüntü vardı ki; o tümden evlere şenlikti.

Uzun boylu kişi kafasını eğip; kısa boylu arkadaşının kafasının ortasına alnıyla; kısa boylu olan da uzun boylu arkadaşının çenesine kafasıyla vuruyordu.

Gözünüzde canlandırabiliyor musunuz böyle bir görüntüyü?

Çok komikti, çok…

??!!...

Ama efendim bu esenleşme şekli, atalarımız Hunlar’dan kalma bir kalıt bize.

Doğru…

Atalarımız Hunlarda, kun (koyun) bir simgeydi. Nitekim, koç yiğit ve koçlar gibi kafa tokuşturma deyimleri buradan gelir

Günümüzde bu esenleşme şeklinin, sadece Kazaklar'da (o da tek tük) kaldığı; artık onların da bu esenleşme şeklini bıraktıkları dillendiriliyor.

* * *

İki binli yıllarla birlikte, yaygınlaşmaya başlayan bu esenleşme kültürü, pek çok insana hoş ve estetik görünmüyor...

Ben de böyle düşünenlerdenim. Düşünmekten öte, bu esenleşme biçimini; komik, itici ve ilkel bulanlardanım...

“Aman efendim ‘toslaşarak esenleşmek’ itici de; ‘öpüşerek esenleşmek’ çok mu hoş?”

O da hoş değil elbet ama hiç olmazsa, bu denli itici ve ilkel değil...

Kaldı ki, ‘toslaşarak esenleşme’ zorunluluğu olmadığı gibi, ‘öpüşerek esenleşme’ zorunluluğu da yok...

Adam gibi, çağdaş insanlar gibi tokalaşırsın, olur biter...

… …

Şimdi ben bu konuyu dillendirdim diye, sakın ola ki hiç kimse bana, “Türklük, Orta Asya, Şamanizm, gelenek, görenek... dersi” vermeye kalkmasın; yaya kalır çünkü...

Yineliyorum; bu esenleşme biçimi, hoş ve estetik olmadığı gibi sağlıklı da değil...

Doğrudur, gelenek ve göreneklerimizi sahiplenme, onları ileri nesillere taşıma ve yaşatma zorunluluğumuz vardır..

Vardır da; bu değerler, taşınmaya ve yaşatılmaya yaraşır değerlerse; taşınmalı ve yaşatılmalıdır..

Atalarımız çadırlarda yaşardı diye; çadırlarda mı yaşıyoruz? Atalarımız at üstünde gezerlerdi diye at besleyip, atla mı geziyor, atla mı seyahat ediyor; kılıç, kalkan, ok mu taşıyoruz?

Taşınmaya ve yaşatılmaya değer bunca özel ve güzel gelenek ve göreneğimizi bir kenara itip; yaşatmaya çalıştığımız şu kültüre bakın...

Koçlar gibi toslaşarak esenleşmek!

Yapmayın.

Yapmayın n’olur.

* * *

Haaa…. Bu arada elim değmişken şöyle bir araştırdım; çok daha komik, çok daha garip esenleşme kültürlerine de ulaştım.

Beterin, beteri var(mış) yani…

Örneğin, Koper Eskimoları; yabancıları, kafalarına ve omuzlarına indirdikleri yumruklarla karşılar, onlara bu şekilde “Hoş geldiniz” derlermiş.

İspanyol kökenli Amerikalılar; baş, karşı tarafın sağ omzuna gelecek şekilde kucaklaşır, sırta üç şaplak vurur; sonra baş, karşısındakinin sol omzuna gelecek şekilde sırta üç şaplak daha vurarak esenleşirmiş.

Torres Geçidi Adalarında; iki taraf, sağ el parmaklarını hafifçe bükerek birbirleriyle çengeller, sonra bunları karşısındakinin avuç içini çizerek geri çeker ve bu davranışı birkaç kez tekrarlarlarmış.

Borneo'da; taraflar, birbirlerini dirseğe yakın yerlerinden tutar, ev sahibi kolunu misafirin omzuna atar, onu tatlı tatlı okşarmış...

Bengal Körfezindeki Andaman Adaları’nda da; tarafların birisi, ötekisinin kucağına oturarak yere çöker, kollarını birbirinin boynuna dolar, bu şekilde üç beş dakika yorgun düşünceye değin ağlaşıp bağrışarak esenleşirlermiş...

Eski gezginlerden John Turnbull ‘in anlattığına göre de; Matavai Adalarında (uzun ayrılıklar sonrasında) taraflar; ellerindeki köpek balığı dişleriyle, kendi kafalarına ve şakaklarına darbeler indirir, kendilerini kan revan içinde bırakarak esenleşirlermiş. Bu esenleşme töreninin sonunda da herkes yara, bere ve kan pıhtılarından tanınmaz hale gelirmiş.

… …

Şimdi bu tür esenleşme biçimlerinin, uygar dünyada yeri olabilir mi?

Ya da soruyu şöyle sorayım; bu tür esenleşme biçimleri, uygar ve sosyal insanlara yakışan bir esenleşme biçimi olabilir mi?

Dışarıdan bakan bir göze de; “toslaşılarak yapılan bu tür ilkel esenleşme şekli, aynen böyle görünüyor... bilesiniz...

Takdir, sizin...