ÖRSAN ÖYMEN VE GAZETECİLİĞİ...

Abone Ol

Aramızdan ayrılalı tamı tamına 34 yıl olmuş…

49 yaşında bizlere veda etti gazeteci Örsan Öymen…

Hem meslektaşım ve hem de arkadaşımdı…

Üstelik hısımdık.

Teyzesinin kızıyla evlendiğimde, sadece ağabeyi Altan Öymen’i tanıyordum.

Ben ve benim gibilerin gazetecilik yaptığımız “tırtıl” dönemlerimizde Altan Öymen, Metin Toker, Cüneyt Arcayürek gibi gazeteciler önde gelenler arasındaydı.

Örsan ise 1965’lerden sonra tanınmaya başlamıştı.

Çok zeki, kavrama gücü yüksek, hareketli, yaratıcı üstelik çok da sevimliydi.

Gazetecilikte “sevimli” olmak bir ayrıcalık sayılabilir.

Haber kaynakları denilenler neticede bizim gibi insan, ama gazetecilerle konuşmakta çekingen davranırlar. Sevimlilik daha samimi bir hava yarattığı için Örsan her kaynağa kolayca ulaşabilen, haberi kolaylıkla sökebilen yapıdaydı.

Çaldığı kapı yüzüne kapansa dahi ikincisinde kendisini muhakkak kabul ettirirdi.

Espriliydi…

En büyük silahı da buydu sanırım, haber alacağı insanlara yaşanmış bir matrak olayı anlatarak yaklaşır, havayı ısıtır sonra yazacağı haberin çatısını zihninde kurardı.

İyi bir muhabir, cin gibi bir gazeteci ve araştırmacıydı.

Sanırım en keyifli gazeteciliği rahmetli Uğur Mumcu ile Anka Ajansında çalışırken gerçekleştirmişti.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı rahmetli Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in “hayali sunta yolsuzluğu” dosyasını ortaya çıkarıp kitaplaştırdıklarında mesleğinin zirvesindeydi.

Hakkında en çok haber yapıp eleştiri yağmuruna tuttuğu Demirel ile yakın dostlukları oldu.

Rahmetli Demirel’in, Örsan’ın kendi aleyhinde yazdığı yazılardan sonra zaman zaman telefon açıp kutladığı bilinirdi.

Rahmetli Örsan ile bir gece buluşup Yüksel Caddesindeki meyhanelerden birinde-muhtemelen Buhara-Tavukçu veya Mülkiyeliler bahçesinde- kafayı çekmiş, masamıza uğrayan arkadaşlarla siyasette yaşanan çarpıklıklarla ilgili “mavra” yapmıştık.

Gecenin geç saatlerinde ise İzmir Caddesindeki AST Tiyatronun karşısındaki işkembecide soluğu almıştık.

Bir ara Örsan’ın kaybolduğunu, sonra da duvarda asılı bir levhadaki yazıyı okuyup not aldığını gördüm.

“Hayırdır” dediğimde “Yarınki yazının konusu çıktı” diyerek gülmüş, aldığı notu cebine yerleştirmişti.

Her an gazeteciydi…

Gün herkes için 24.00’de biter ama gazetecilikte asla...

Örsan, meslek yaşamında 25. saati devamlı yaşayan nadir gazetecilerden biriydi.

Gittiği yerde de bildiğini ve sevdiği işi yapmaya devam ediyordur…

Muzipçe gülüşünü eksik etmeden…