NATO... (2)

Abone Ol

14 Haziran’da yapılan NATO toplantısı için bütün dünyada, günlerce ABD Başkanı Biden’la oturuldu, Biden’la kalkıldı.

Sanki Biden, dünya devlet başkanı…

Sanki Brüksel’de Bakanlar kurulunu toplamış…

Sanki her bakandan hesap sormakta…

Ve sanki her bakan, ona hesap vermek zorunda…

Cuma günkü “NATO-1” başlıklı yazımda “NATO demek ABD demektir” demiştim.

İşte bu nedenle ABD’nin sorunları, NATO şemsiyesi altında NATO sorunları olarak sunuldu.

Ve zirvede, doğal ve kaçınılmaz olarak NATO’nun, yani ABD emperyalizminin öncelikleri, çıkarları, hedefleri, tehdit tanımları gündemin belirleyicisi oldu.

Ve de NATO’nun gündeminde, yani ABD’nin gündeminde öncelikle Rusya ve Çin yer aldı. Gündemi belirleyen, Rusya ve Çin’e karşı alınması gereken önlemler oldu.

* * *

Ve bugün Atlantik İttifakı’nın önüne, yani NATO’nun önüne yeni bir yapı, yeni bir vizyon, yeni bir hedef konuldu.

Peki, nedir bu hedef ?

NATO'yu yeni sömürgeci siyasetin, yeni küresel sistemin daha da geniş kapsamlı bir güvenlik şemsiyesi yapmak...

Peki, nasıl olacak?

Elbette bunun için önce bir düşman gerekli...

Çünkü 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra soğuk savaş ilan edilmiş, düşman kamp olarak Sovyetler Birliği ve Sosyalist Sistem hedefe konulmuş, komünizm tehlikesi işlenmiş, tüm dünya buna göre mevzilendirilmişti.

Ama bugün bu tehlike işlenemez olmuştur. Bu nedenle yeni düşman olarak, Çin hedefe konulmuştur.

Çünkü Çin, ekonomi ve teknoloji ile Batı emperyalizminin korkulu rüyası olmuştur.

Çin ve Rusya’nın yakınlaşmaları ise bir Asya birliğinin kıvılcımlarını görünür kılmıştır.

Daha da önemlisi Çin, Batılı küresel güçlerin pazarına girmiştir. Ve pazarların paylaşım kavgası başlamıştır.

Zaten 1’inci ve 2’inci Dünya Savaşları da özellikle dünya pazarlarının paylaşım savaşları olmuştu.

Çünkü tüm çatışmaların ve savaşların ana sebebi ekonomik paylaşım kavgasıdır.

Bugün de şartlar oraya doğru evrilmektedir.

* * *

Peki, Türk Memed nöbete mi?

Brüksel’e gitmeden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’ın “soykırım” iddialarını ikili görüşmede mutlaka gündeme getireceğini söylemişti. Her nedense gündeme getirilemedi ya da getirilmek istenmedi.

Ama NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Afganistan Başkenti Kabil'deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini üstlenmeye talip olundu.

Ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı tarafından da mutabakata varıldığı söylendi.

İşte bu nedenle denilebilir ki;

-NATO üyeliği Kore kanıyla alınmıştı…

-Kabil’deki nöbet, ikinci bir Kore denemesi olmamalıdır.

Çünkü bu, “Müslüman bir kimlikle Müslüman bir ülkede emperyalizmin bekçiliğini yapmak” olacaktır.

Ve Çanakkale savaşlarında bileziklerini gönderen Afgan annelere karşı, her türlü katkıyla kurtuluş savaşını destekleyen Afgan halkına karşı emperyalizme hizmet etmek olacaktır.

Çünkü aynı yanlış siyaset Libya’da, Irak’ta, Suriye’de de yapılmıştı.

* * *

Ve Batı’nın, özellikle de ABD’nin dayatmalarına artık dik durulmalı, durulabilmelidir.

Çünkü dünyada yeni güç odakları oluşmaktadır. Ve Türkiye, dünyadaki güç merkezlerinin kesişim bölgesindedir. Bu nedenle stratejik özelliği yüksektir. Ve de bu özellikler emperyalizmin hizmetinde olmamalıdır.

Ama Türkiye, 1946’dan bu yana özellikle ABD karşısında dik durmamış, duramamıştır. Neredeyse iktidar olabilmek için bile referans alınır, desteği istenir olunmuştur.

Yine de bir dik duruş, ilk kez İsmet İnönü ile olmuştu. Kıbrıs konusunda, Haziran 1964’te ABD Başkanı Johnson’dan gelen ve tehdit kokan mektuba karşı, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini bulur” demişti.