Muharrem  Vak’ası… (2)

Abone Ol

Basın-yayın ve tv dünyasında ün yapmış gazeteciler, Söz TV programında, Muharrem İnce’nin karşısında neden “tutuk” kaldılar, neden  “basiretsiz” davrandılar ve “niçin” gereken soruları  soramadılar.

Herkesi şaşırtan daha çok şeyler oldu açık oturum sırasında.

Ben ise yerimde oturamaz hale geldim meslektaşlarım adına.

Bakın İnce’nin “inci”lerine:

“Fetö’yü Türkiye’nin başına saran eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’dir. Onun döneminde ülke yönetimi Fetö tarafından paralel yapı sonucu ele geçirilmiştir.”

Yetmiyor:

“Babacan döneminde Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilmek istenmiştir. Ülkenin değerli kaynakları satılmış, ya da özelleştirilmiştir. Ülke borca sokulmuş, ekonomi batırılma noktasına getirilmiştir.”

Yine yetmiyor:

“Eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Davutoğlu yüzünden stratejik derinlik denilerek, Suriye ile aramız açılmıştır. Dünya liginden düşülmüştür. Ekonomi dibe vurmuştur”

Son teşhis:

“Eski AKP’lilerle aynı çatı altında olmak, onların önlerini açmak, bu seçimlerde milletvekili yapmak, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı payesi vermek nasıl bir siyasettir.?”

Eeeeee…

Devam ediyor sayın İnce:

“Bunlara verdiklerinizi geri alın, eski AKP’lileri Millet İttifakı’ndan çıkarın, yani Babacan ve Davutoğlu’nu ittifaktan çıkarın, ben kayıtsız şartsız Kemal beyi, CHP’yi ve İyi Parti’yi desteklerim. Tabii benim Memleket Partisi de ittifaka dahil edilmek koşuluyla…”

Böylesine “mantık”tan kopuk, böylesine “abuk”  ve böylesine “deli saçması” denilebilecek öneri ve şartları, seçime çeyrek kala ortaya atmak insanı gayri ihtiyari “Günlük hayattan koptum” noktasına taşıyor.

Bir Allah’ın kulu, pardon dört gazeteciden biri çıkıp da:

“Sayın Muharrem İnce bey, Sadullah Ergin, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, 21 yıl içinde hem başbakanlık ve hem de iki dönemdir Cumhurbaşkanlığı yapan AKP’nin lideri Erdoğan’a rağmen, onun emri ve talimatı olmadan tüm kararları nasıl almış olabilirler? Erdoğan’ın buyruğu, emri olmadan kabinede veya partide herhangi bir kişi kendi insiyatifi ile iş yapabilir miydi?” diye sormadı, soramadı…

Gazetecinin işi nedir?

Kafaları karıştıran sorunlara, yanıltıcı beyanlara, aldatıcı bilgi ve belgelere karşı soru sormak, gerçeklere ışık tutmak değil midir?

Adam, yani sayın İnce, AKP liderini değil, bu partiden bir şekilde ayrılan, kovulanı, ya da istenmediği için yollarını ayıran

kişileri, Millet İttifakı’nda büyük emekleri olan eski AKP’lileri suçluyor.

Ülkeyi bu hale getirenlerin (!) Millet İttifakı’nda yeri olamayacağını iddia ediyor.

İyi de, son 21 yılda ülkeyi uçurumun kenarına getiren sayın Erdoğan’ı “hiç yokmuş” gibi konumlandırmak ne demek?.

Ülkeyi bir kilo kuru soğana muhtaç edenin, yani sayın Erdoğan’ın hatalarını hiç görmüyor sayın İnce…

Son 21 yılda kaç bakan, kaç genel müdür değişti,  sorumluluk alan kaç bürokrat oldu bilmek zor.

Ama 21 yıldır tek değişmeyen sadece sayın Erdoğan olmasına rağmen, hiç bir gazeteci çıkıp da sayın İnce ‘ye “Ülkeyi bu hale getiren Erdoğan’ın sorumluluğu hiç yokmuş gibi konuşuyorsunuz, bunu nasıl izah edersiniz ?” diye sormuyor…

Ya da soramıyor.

Anlamak zor.

Hem de çok zor..

(Devam edecek)