MUHARREM AYI, AŞURE VE KERBELA

Abone Ol

Değerli okuyucularım, saygıdeğer canlar. Yazımızın başlığından da anlaşılacağı gibi kutsal bir ay olan Muharrem ayına girmiş bulunuyoruz. Bizleri bir yeni yıla (Hicri yılbaşı) ulaştıran Ulu Allah’a hamd-övgüyle O’nun kutlu sevgilisi Hz. Muhammet’e (sav) salât ve selam okuyarak yazıma başlamak istiyorum.

Tarihsel olaylar geçmişten ders alınarak geleceği şekillendirmek, daha mutlu bir yaşam kurulması için tedbirler almaya yarar. Tarihten ders alan milletler huzuru yakalayabilirler. Değerli canlar, Yüce Allah zamanlar içerisinde kutsal zamanlar, mekânlar içerisinde de mukaddes mekânlar yaratmıştır. Aslında zamanların ve mekânların, asılları itibariyle birbirlerinden farkları yoktur. Ancak, o zamanlarda ve o mekânlarda meydana gelen olaylar o günleri ve o mekânları, anlamlı kılarlar. Örneğin dini değerler açısından bakınca Cuma günün önemi diğer günlere nazaran daha kalabalık bir toplulukla Cuma günü öğle vaktinde öğle namazı yerine Cuma namazı kılınmasıdır. Ramazan ayının kutsiyeti de ramazan içerisinde otuz gün oruç tutulmasıdır. Kadir Gecesi de böyledir. Onun kutsiyeti Kur’an’ın Kadir Gecesi’nde indirilmesidir. Muharrem Ayını’nın mukaddesiyeti ve özelliği ise bu ayda birçok kutsal olayların zuhur etmesi, bu gün ve gecelere özellik kazandırmıştır. Durum mekân itibariyle de öyledir. Mekke’nin güzelliği Kâbe’den Medine’nin güzelliği Ravza’dan yani Hz. Muhammet’in (sav) kabrinin orada olmasındandır. Arafatın ve Mina’nın vs.nin kıymeti Hac olayındandır. Milli günlerimiz Cumhuriyet Bayramımız 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos vs. de böyledir. Çanakkale Zaferi’nin değeri de 18 Mart 1915’te kazanılan zaferdendir.

Gelelim konumuza; Muharrem ayı, hürmete layık, özen gösterilmesi, kutsanması, ibadetlerin özellikle orucun tutulması, kıymetli olan bir ay demektir. İçerisinde meydana gelen tarihsel olaylar nedeniyle mübarek sayılmıştır. Muharrem ayı birinci dereceden şehrullahtır. Yani Allah’ın kutsal ayıdır. Tevbe Suresi 33. ve Mutabaki ayetlerinde bahsedilen Haram ayları içerisinde bulunmaktadır. Bunlar, Hicri Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayıdır. Ayetin tamamı şu anlamdadır. “Yerlerin ve göklerin, yaratıldığı günden beri ayların sayısı Allah katında onikidir. Bunlardan dördü saygılı aylardır. Üçü peşpeşe gelir. Birisi Recep ayı ayrı gelir. Buna fert denir. Öbürlerine serd denir ki farısidir. Bizim kültürümüzde (Türkçe, Farsça, Arapçanın karışımı ortaya çıkan dile Osmanlıca denir) Allah (cc) niçin ayları 12 yaratmıştır? İnsanların toplumsal ve ferdi olarak karşılıklı ilişkilerinde (sosyal, siyasal, hukuksal ve ekonomik vs.) hesap ve kitap işlerinde, tarih-zaman çok önemlidir. İşte bu muameleleri kolaylaştırmak için ayın ve güneşin hareketlerinden doğan ay, gün, mevsim gece-gündüz, saat gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. İnsanlar geçmiş zamanlarda Allah (cc) bu kurallara ihanet ederek kendi menfaatleri doğrultusunda günleri ve ayları değiştirmişlerdir. Örneğin oruç yaz aylarına geldiğinde kışa almışlar. Ticari işlemlerinde hilelere başvurmuşlar. Bundan dolayı Ulu Allah (cc) her türlü işlemlerde yer ve zamanın şahit belirtilerek yazılmasını emretmiştir. İşte zamanlarla ilgili bu ayetin amacı insanların huzuru sağlamak onları mutlu kılmaktır. Bu bakımdan günlerin, ayların, yılların hatta saatlerin bile önemli olduğu bildirilmiştir. Dinin gayesi insanlar arasında adaleti sağlamaktır.

Ana konuyu unutmamak için zaman konusunun detayına girmek istemiyorum. İsteyen meraklı kardeşlerimiz ansiklopedilerden konuyu enine boyuna öğrenebilirler. Şimdi, Muharrem ayı neden kutsaldır ona bakalım. Allah’ın ayı olarak bilinen Muharrem ayı, ilahi bereket, feyiz, rabbani iyilik ve cömertliğin coştuğu bollaştığı bir aydır. Başta ifade edildiği gibi Allah’ın aylarının, günlerinin birbirinden farkı olmaz. Ancak, Allah’ın rahmetinin bugünlerde insanlara verilmesi onlar için fırsat olur. Bu ayın rahmeti ve bereketi, ayet ve hadis-i şeriflerle açıkça belirtilmiştir. Özellikle de Muharrem ayının onuncu günü çok daha önem kazanmıştır. Fecr suresi: 2. Ayeti: Veleyalin aşrin (on geceye yemin olsun) buyurulması, buradaki Muharremin onuncu günü olarak yani aşure günü denmiştir. En önemli tefsir alimleri ve hadis alimleri böylece bu gecenin faziletini belirtmişlerdir. Ulu Allah (cc) geçmiş kavimlere ve gelecek milletlere af ve mağfiretini, hoşgörü ve bağışlamasını görüyoruz ki, genellikle bu ayda vermiştir. Şöyle ki on peygambere on iyilikte bulunmuştur. 1- Hz. Musa’ya aşure gününde bir mucize ihsan ederek denizi yarmış mensuplarıyla beraber karşıya geçmelerini sağlamış, firavun ve askerlerini Kızıldeniz’de sulara gömmüştür. 2-Hz. Nuh’un tufandan kurtulmuşu. Geminin Cudi Dağı’na ulaştırılması hadislere göre 10 Muharrem’de olmuştur.s 3- Hz. Yunus balığın karnından aşure gününde kurtarılmıştır. 4-, Hz. Adem’in tövbesi bugün de kabul edilmiştir. 5- Hz. Yusuf kardeşleri tarafından atıldığı kuyudan bu gün kurtarılmıştır. 6- Hz. İsa aşure gününde doğmuş.7- Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail bugün doğmuş. 8- Hz. Davut tövbesini bugün yapmış ve kabul edilmiş. 9- Hz. Yakup oğlu Hz. Yusuf’a olan hasreti bugün bitmiştir. 10- Hz. Eyüb’ün ölümcül hastalığı bugün sona ermiştir. Hz. Ayşe’nin bildirdiğine göre Kabe’nin örtüsü her sene Aşure gününde değiştirilirmiş. İşte bunlardan dolayı Muharrem Ayı ve aşure günü inananlarca kutsal sayılmıştır. Bu arada Peygamberimizden sonra zuhur eden Müslümanlarca çok acı bir olay olan Kerbela vakası Hz. Hüseyin (r.a) efendimizin Kerbela’da aç,susuz bırakılarak feci şekilde melun Yezit’in emriyle şehit edilmesi yetmişikki masumun katledilmesi maalesef yine aşure gününde olmuştur. Resullullah efendimiz, bu acı olayı bir çok hadis-i şeriflerinde haber vermiş olmasına rağmen ne yazıktır ki kıyamete kadar müminlerin yüreğini kanatan bu olay önlenememiş, kıyamete kadar yine nefretle ve naletle tel’in edilecek bir olay ortaya çıkmıştır. Bu arada Hz. Hüseyin ve yetmişiki masumun takdirle övgüyle anılmalarına da sebep olmuştur. Ne yazık ki, herkesin söylediği bir ifade vardır. Tedbir takdiri önleyememiştir. Resulullah (sav) ramazan orucu farz kılınmadan önce aşure orucuna farz gibi devam etmiştir. Ramazan orucu emredilince aşure orucu sünnet olarak ama önemli bir oruç niteliğinde tavsiye edilmiştir. Muharrem orucunun faziletiyle ilgili şu hadisler irad edilir. Birisi Efendimize gelerek Ramazandan sonra hangi orucu bana tavsiye edersiniz diye sormuş, Resulullah (sav) Muharrem ayında oruç tut. Çünkü Muharrem Allah’ın ulu ayıdır. O ayda Peygamberlerinin tövbelerini kabul etmiş, insanlığa bir çok ikramlarda bulunmuştur. Dilerse ümmetimizi affedebilir (Hak dili Kur’an dili 85793 – Sahihi Müslim) Yine Tirmizi altı ana hadis kaynak kitabından birisidir. Muharrem ayında birgün oruç tutan Ramazan dışında bir sene nafile oruç tutmuş sevabı alır. Bu konuda daha bir çok hadis vardır. Özellikle Peygamberimiz Yahudilere ve Hıristiyanlara benzememek için Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günleri en az iki gün tutulmasını tavsiye etmiştir. Zaten 1400 senedir de bu böyle uygulana gelmiştir.

Bir de bu ayda aşure yemeği dağıtımı vardır. Resulullah (sav) tarafından tavsiye edilmiştir. Bir hadiste her kim aşure gününde ailesine, ev halkına ve muhtaçlara ikramda bulunursa Cenabı hak o kimsenin bir sene içerisinde rızkını bereketlendirir, genişlik verir buyurmuştur. Bu nedenle bizim halkımız da içerisinde 10 çeşit malzeme bulunan aşure tatlısını fakir ve fukaraya komşulara ve en az on hane olmak üzere dağıtırlar. Böylece cömertlik ve iyilik görevlerini de yapmış olurlar. Zamanımızda resmi ve gayri resmi kuruluşlar bunu toplumsal olarak yapıyorlar.

Bu güzel işlerin yanında Hz. Hüseyin efendimizin 55 yaşında 72 masumla Kerbela’da hunharca Yezit’in emriyle Sinan bin Enes adlı hain tarafından şehit edilmesi Muharrem ayının kutsiyetine gölge düşürmüş, cennet gençlerinin efendisini görmek isteyen Hz. Hüseyin’e baksın diye hakkında hadis varolan Şehidi şüheda Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbela olayları ve onun kutsal nesli diğer imamlara yapılan haksızlık ve zulümler onların şanını yüceltirken, bizlerin de yüreğini yakmıştır. Muharrem’in her günü hürmete layıktır. Yalnız şu husus hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır. Bu olaylar ezeli takdirin bir neticesidir. Bu konuda Sünni ve şia kaynaklarından öğrendiğimize göre bu işin en hayırlı neticesi konunun bugüne dek istismar edildiği siyasi boyutlu olduğu, bunun için meselenin enine boyuna irdelenmesinin hiçbir faydasının olmadığı, aksine toplumda korkunç zararlar vereceği gerçeği her zaman ortaya çıkmıştır. Mutlaka zalimler her zaman zulümlerinin cezasını er veya geç görmüşlerdir ve göreceklerdir. Biz dünyaya gelmiş ve geçmiş en büyük din alimlerinin başında olan İmam-ı Azam hazretlerine ki İmam-ı Cafer’in öğrencisi ve üvey babasıdır, atfedilen şu cümleyle konuya son veriyoruz. Onlar ellerini kana bulamışlar, bizler dillerimizi kana bulamayalım. Ama her zaman haklının, mazlumun ve masumun yanında olalım diyorum.